Mehmet Acet
Köşe Yazarı
Mehmet Acet
 

Esed’in düşmesi PKK/YPG’ye gerçekten yaradı mı?

28 Kasım sabahı Halep’in yıldırım hızıyla muhaliflerin eline geçtiği haberi üzerine, bir takım güvenlik analistleri televizyonlardan ve sosyal medya hesaplarından boy gösterip telaşla ürkütücü haberi duyurdular: Onlara göre bu, PKK’nın önünü açmak üzere planlanmış çok ama çok kötü bir gelişmeydi. Aynı günlerde ve saatlerde bir takım PKK/YPG unsurları Kuzeydoğu Suriye’den konvoylar halinde yola koyulmuşlar, Halep düşmeden, Halep’i tutmak için kendilerine yapılan davete icabet etme telaşındaydı. Ama aynı yorumlarda yer verilmeyen ya da görmezden gelinen şöyle bir bilgi de vardı: PKK/YPG’yi Halep’e davet eden, kenti boşalttıktan sonra onlara teslim etmeyi kabul etmiş olan rejimden, yani Esed’den başkası değildi. Türkiye’de “çok kötü olacak, çook” yorumları yapanların Türk kamuoyuna anlatmak istedikleri şey, PKK/YPG’ye alan açılacağı fikri üzerinden; ama esasen Esed rejiminin ayakta kalması gereğini ifade eden bir yaklaşımı temsil ediyordu. (Buradan devam edeceğim ama önce açtığım bu parantezin içindekileri de okumanızı rica ediyorum. 70 bin kişinin feci bir ortamda tutulduğu, Şam’daki Sednaya Cezaevinden yansıyan görüntüleri izleyince sizin aklınıza ne geldi bilmiyorum. Benim aklıma ne mi geldi? Şu geldi: İkinci Dünya Savaşı’nın bittiğinin ilan edildiği günlerde Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Dwight D. Eisenhower’ın bir toplama kampında olup bitenleri yerinde görmeleri için gazetecileri ve yerel halkı toplayıp oraya götürdüğü görüntüler… Ki, Esed’in Suriye’de bıraktığı miras, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın hemen akabinde ortaya çıkan o türden görüntülerle kabil-i kıyas olabilir. Ama o kadar yaşanmışlığa, bilinen açık zorbalığa rağmen, son saatlerine kadar kalbi Esed için atanların, bütün yorumlarını Esed kalmalı düşüncesi üzerine bina edenlerin durumuna ne demeliyiz?) ESED’iN DÜŞÜŞÜŞLE PKK/YPG, KOLTUK DEĞNEKLERİNDEN BİRİNİ KAYBETTİ 27 Kasım’da Esed rejiminden aldığı davetle Halep’e doğru ilerleyen PKK/YPG terör örgütünü Tel Rıfat bölgesi civarında Türkiye’ye müzahir Milli Suriye Ordusu birlikleri durdurdu. Hemen ardından Tel Rıfat hızlı bir biçimde SMO’nun kontrolüne geçti. Dün öğle saatlerinde de, Mümbiç’ten PKK/YPG militanlarını çıkarıldığı, Tel Rıfat’a göre çok daha büyük ve kalabalık bu şehirde de kontrolün SMO’ya geçtiği haberi geldi. 8 Aralık sabahı Kanal 7 Başkent Kulisi programına Suriye’den katılan Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Abdurrahman Mustafa, bizim canlı yayında Mümbiç operasyonuna ‘az önce’ başladıklarını duyurmuştu. Bu da demek oluyor ki, 9,5 senedir Türkiye için bir baş ağrısı olan, diplomasiyle bir türlü çözülemeyen Mümbiç meselesi, hemen hemen 24 saat içerisinde PKK/YPG’den kurtarılarak hal yoluna koyulmuş oldu. PKK/YPG’nin yaslandığı koltuk değneklerinden birini kaybetmesinden söz ederken bunu tabi ki, Esed rejiminin düşmesi ile ilişkilendirerek ifade ediyorum. Öbür koltuk değneği ABD oluyor. Yeni Suriye’de PKK/YPG’nin yayılma tehdidinin cari bir tehdit olmadığı iddiasında değilim ama şimdiye kadarki gelişmelerin örgütün istediği gibi gelişmediği de ortada. Şam’ın düşmesi, Esed rejiminin çökmesinin akabinde bu durumdan cesaret alan Fırat’ın Güneydoğu’sundaki Deyri Zor halkı, PKK/YPG’yi şehirden dışarı attı. Rakka’da yine halkın yol kenarlarındaki Abdullah Öcalan posterlerini yırttığına dair görüntüler yansıdı. Bunlar YPG’nin koltuk değneklerinden birini kaybetmiş olmasının sonuçları olarak görülebilir bir yerde. HAKAN FİDAN’IN DOHA MESAJLARINA DİKKAT! 11 gün içerisinde Halep’den girip Şam’dan çıkan ve milyonlarca Suriyeliyi temsil hakkını elde eden Yeni Suriye’nin söz sahiplerinin PKK/YPG’ye alan açmaya niyetlerinin olmadığı da çok açık. Buna karşın Muhalif cenahta YPG’nin Kürtlerin temsilcisi olamayacağına dair net bir fikir olduğu da ortada. Son olarak tam da bu bağlamda, Şam rejiminin yerini alan muhaliflerin durduğu yerle, Türkiye’nin durduğu yerin ‘senkronize’ bir yer olduğunu gösteren bir açıklamaya bakalım. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Esed rejiminin düşmesinin hemen akabinde Doha’da yaptığı basın toplantısında PKK/YPG ile alakalı bir soru üzerine verdiği cevaba: "Herhangi bir PKK uzantısı, Suriye'de herhangi bir şekilde meşru bir taraf olarak değerlendirilemez. Suriye'deki görüşmelerde görüşeceğimiz bir taraf olamaz. "…Suriyeli olmayanlar (PKK/YPG uzantılı), SDG'yi yönetiyor ve herkes bunu biliyor. Bu, gerçekten açık bir sır. Kısaca sorunuzun cevabı, hayır, kendileriyle ilgili bir değişikliğe gitmedikleri sürece bu mümkün değil."  Esed rejiminin çöküşü PKK/YPG’yi mutlu mu etmiştir, yoksa tedirgin mi etmiştir sorusu üzerinde biraz daha düşünmeye ne dersiniz.   
Ekleme Tarihi: 10 Aralık 2024 - Salı
Mehmet Acet

Esed’in düşmesi PKK/YPG’ye gerçekten yaradı mı?

28 Kasım sabahı Halep’in yıldırım hızıyla muhaliflerin eline geçtiği haberi üzerine, bir takım güvenlik analistleri televizyonlardan ve sosyal medya hesaplarından boy gösterip telaşla ürkütücü haberi duyurdular:

Onlara göre bu, PKK’nın önünü açmak üzere planlanmış çok ama çok kötü bir gelişmeydi.

Aynı günlerde ve saatlerde bir takım PKK/YPG unsurları Kuzeydoğu Suriye’den konvoylar halinde yola koyulmuşlar, Halep düşmeden, Halep’i tutmak için kendilerine yapılan davete icabet etme telaşındaydı.

Ama aynı yorumlarda yer verilmeyen ya da görmezden gelinen şöyle bir bilgi de vardı:

PKK/YPG’yi Halep’e davet eden, kenti boşalttıktan sonra onlara teslim etmeyi kabul etmiş olan rejimden, yani Esed’den başkası değildi.

Türkiye’de “çok kötü olacak, çook” yorumları yapanların Türk kamuoyuna anlatmak istedikleri şey, PKK/YPG’ye alan açılacağı fikri üzerinden; ama esasen Esed rejiminin ayakta kalması gereğini ifade eden bir yaklaşımı temsil ediyordu.

(Buradan devam edeceğim ama önce açtığım bu parantezin içindekileri de okumanızı rica ediyorum.

70 bin kişinin feci bir ortamda tutulduğu, Şam’daki Sednaya Cezaevinden yansıyan görüntüleri izleyince sizin aklınıza ne geldi bilmiyorum.

Benim aklıma ne mi geldi?

Şu geldi:

İkinci Dünya Savaşı’nın bittiğinin ilan edildiği günlerde Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Dwight D. Eisenhower’ın bir toplama kampında olup bitenleri yerinde görmeleri için gazetecileri ve yerel halkı toplayıp oraya götürdüğü görüntüler…

Ki, Esed’in Suriye’de bıraktığı miras, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın hemen akabinde ortaya çıkan o türden görüntülerle kabil-i kıyas olabilir. Ama o kadar yaşanmışlığa, bilinen açık zorbalığa rağmen, son saatlerine kadar kalbi Esed için atanların, bütün yorumlarını Esed kalmalı düşüncesi üzerine bina edenlerin durumuna ne demeliyiz?)

ESED’iN DÜŞÜŞÜŞLE PKK/YPG, KOLTUK DEĞNEKLERİNDEN BİRİNİ KAYBETTİ

27 Kasım’da Esed rejiminden aldığı davetle Halep’e doğru ilerleyen PKK/YPG terör örgütünü Tel Rıfat bölgesi civarında Türkiye’ye müzahir Milli Suriye Ordusu birlikleri durdurdu.

Hemen ardından Tel Rıfat hızlı bir biçimde SMO’nun kontrolüne geçti.

Dün öğle saatlerinde de, Mümbiç’ten PKK/YPG militanlarını çıkarıldığı, Tel Rıfat’a göre çok daha büyük ve kalabalık bu şehirde de kontrolün SMO’ya geçtiği haberi geldi.

8 Aralık sabahı Kanal 7 Başkent Kulisi programına Suriye’den katılan Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Abdurrahman Mustafa, bizim canlı yayında Mümbiç operasyonuna ‘az önce’ başladıklarını duyurmuştu.

Bu da demek oluyor ki, 9,5 senedir Türkiye için bir baş ağrısı olan, diplomasiyle bir türlü çözülemeyen Mümbiç meselesi, hemen hemen 24 saat içerisinde PKK/YPG’den kurtarılarak hal yoluna koyulmuş oldu.

PKK/YPG’nin yaslandığı koltuk değneklerinden birini kaybetmesinden söz ederken bunu tabi ki, Esed rejiminin düşmesi ile ilişkilendirerek ifade ediyorum.

Öbür koltuk değneği ABD oluyor.

Yeni Suriye’de PKK/YPG’nin yayılma tehdidinin cari bir tehdit olmadığı iddiasında değilim ama şimdiye kadarki gelişmelerin örgütün istediği gibi gelişmediği de ortada.

Şam’ın düşmesi, Esed rejiminin çökmesinin akabinde bu durumdan cesaret alan Fırat’ın Güneydoğu’sundaki Deyri Zor halkı, PKK/YPG’yi şehirden dışarı attı.

Rakka’da yine halkın yol kenarlarındaki Abdullah Öcalan posterlerini yırttığına dair görüntüler yansıdı.

Bunlar YPG’nin koltuk değneklerinden birini kaybetmiş olmasının sonuçları olarak görülebilir bir yerde.

HAKAN FİDAN’IN DOHA MESAJLARINA DİKKAT!

11 gün içerisinde Halep’den girip Şam’dan çıkan ve milyonlarca Suriyeliyi temsil hakkını elde eden Yeni Suriye’nin söz sahiplerinin PKK/YPG’ye alan açmaya niyetlerinin olmadığı da çok açık.

Buna karşın Muhalif cenahta YPG’nin Kürtlerin temsilcisi olamayacağına dair net bir fikir olduğu da ortada.

Son olarak tam da bu bağlamda, Şam rejiminin yerini alan muhaliflerin durduğu yerle, Türkiye’nin durduğu yerin ‘senkronize’ bir yer olduğunu gösteren bir açıklamaya bakalım.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Esed rejiminin düşmesinin hemen akabinde Doha’da yaptığı basın toplantısında PKK/YPG ile alakalı bir soru üzerine verdiği cevaba:

"Herhangi bir PKK uzantısı, Suriye'de herhangi bir şekilde meşru bir taraf olarak değerlendirilemez. Suriye'deki görüşmelerde görüşeceğimiz bir taraf olamaz. "…Suriyeli olmayanlar (PKK/YPG uzantılı), SDG'yi yönetiyor ve herkes bunu biliyor. Bu, gerçekten açık bir sır. Kısaca sorunuzun cevabı, hayır, kendileriyle ilgili bir değişikliğe gitmedikleri sürece bu mümkün değil." 

Esed rejiminin çöküşü PKK/YPG’yi mutlu mu etmiştir, yoksa tedirgin mi etmiştir sorusu üzerinde biraz daha düşünmeye ne dersiniz. 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenidevirhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.