31 Mart 2024 yerel seçimlerinin tamamlanmasından sonra Türkiye, temel sorunlarına daha etkili çözüm yöntemleriyle eğilme anlamında önemli bir fırsat yakaladı.
“4 yıllık seçimsiz bir dönem”, bu anlamda altın bir fırsat niteliği taşıyor.
CHP ve onlara koltuk değneği olmuş çevrelerin kendi kendilerine ‘gelin/güveyi’ olduğu erken seçim beklentilerinin aksine, toplumun makul çoğunluğunda, bu dönemin seçimlerle kesintiye uğraması yerine, özellikle ekonomide enflasyon ve hayat pahalılığı meselesinin çözümüne dönük talepler ön planda.
Ha, CHP’de bu işlerin üstesinden gelme anlamında topluma güven veren bir politik söylem/eylem biçimi gelişmiş olsaydı, o zaman bir erken seçim talebi ortaya çıkabilirdi.
Ama hala ve sadece siyasi iktidarın tökezleyip düşmesi umuduyla iktidar yolunun kendilerine açılmasını bekleyen (bildiğiniz) CHP, kendi tabanı dışında kalan potansiyel alanda, gönüllü bir alternatif oluşturabilmiş değil.
O nedenle, sessiz ve makul çoğunluğun kredisi, mevcut AK Parti iktidarına ve uygulanmakta olan ekonomi programına odaklanmış durumda ve 2026’de enflasyonun tek haneye inmesini öngören ekonomi programına olan inancın güçlendiğine dair işaretler de artmaya başlamış durumda.
Söyle diyeyim:
Enflasyon üç ay daha böyle inmeye devam etsin, o zaman ‘hane halkının’ enflasyonun düşeceğine dair beklentileri de daha net bir şekilde kendini belli edecektir.
Mart ayında Kanal 7’de yaptığımız programda birinci konu olarak enflasyon meselesini konuştuğumuz Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yapılan araştırmaların yüksek enflasyon sarmalına giren ülkelerde bu sorundan kurtulmak için uygulanan reçetelerin 3,5 yıl içerisinde sonuç verdiğini söylemişti.
Enflasyonu tek haneye düşürmek için uygulanmakta olan ekonomi programının (Haziran 2023’te başladı) 2026 sonunda tek haneye inmesine dönük perspektif de böyle bir zemine oturuyor.
CUMHUR İTTİFAKI VE EKONOMİ YÖNETİMİNE DÖNÜK BEL ALTI VURUŞLARA DİKKAT!
Şimdi şöyle bir soru soralım:
Türkiye’nin 2028 perspektifini bozabilecek faktörler neler olabilir?
Uluslararası gelişmelerin, artan çatışmaların, etrafımızdaki jeo-politik gelişmelerin, ekonomi ve diğer yönetim alanları üzerinde baskı oluşturma anlamında belli seviyede bir etkisi her zaman olmuştur.
İşin bu kısmında yapabileceğiniz şeyler vardır, elinizden bir şeyin gelmeyeceği ya da bunun sınırlarının olduğu haller de.
Şimdi bir soru daha soralım:
Peki içeride, Türkiye’nin 2028’e zayıflamak yerine güçlenerek devam etmesini olumsuz yönde etkileyebilecek faktörler neler olabilir?
TBMM’de muhalefetin erken seçime ülkeyi zorlayabileceği aritmetik bir çoğunluğu bulunmuyor.
Ki CHP lideri Özgür Özel bunu kaç kere kendisi de söyledi zaten.
Bu anlamda muhalefet çevrelerinin erken seçim talebini dillendirmesinin zorlayıcı bir etkisi olmaz.
Geçim/seçim ilişkisi bağlamında da, muhalefetin öne sürdüğü gibi ‘boğucu’ bir atmosfer olmadığı gibi, yaygın beklenti/talep, bir iktidar değişikliği yerine, seçimsiz dönemin iyi şekilde değerlendirilmesi istikametinde.
Bu durumda, 2028 perspektifine zarar verebilecek iki tane faktörden söz edilebilir.
1-Cumhur İttifakı’nın dağılması amacıyla yürütülen kampanyalar.
2-Mevcut ekonomi yönetiminin görevi bırakması için yürütülen kampanyalar.
Bu haftaya her iki konunun eş zamanlı olarak gündeme geldiği, getirildiği bir gündemle girdik.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin işadamı Ali Koç’u kabulünde her tarafın eşya/evrak/belge vs. ile dolu olduğu görülen makam odasında 17/27 Aralık takvimine yapılan ‘zoom in’, birincisi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa edeceğine dair yalan olduğu, İletişim Başkanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nce açıklanan haberler, ikincisi.
Kurgunun nereye gideceğini hemen fark eden MHP lideri Bahçeli, gayet net bir şekilde spekülasyonları sona erdirecek açıklamayı yaptı.
17/25’in 15 Temmuz darbe girişiminin ‘kuluçka evresi’ olduğu tespitinden devamla, “Cumhur İttifakı’nda çatlak varmış gibi yaygara koparanlar hayal kırıklığına mahkum” dedi Bahçeli.
Mehmet Şimşek’in istifa edeceğine dair haberleri direkt DMM’den yalanlandığını da yukarıda aktardık.
Belli ki, Türkiye’nin 2028 yolculuğuna dönük motivasyonunu bozmaya dönük arayışlar/girişimler, bu iki başlık üzerinden önümüzdeki dönemde de devam edecek.
Ama tabi, buradaki önemli olan hususun, dışarıdan yapılan girişimlerden ziyade, içeriden sağlanan ‘farkındalık’ olduğunu bilmem zikretmeye gerek var mı?