İçinden geçtiğimiz günlerde yerel seçim sürecinin ateşi yükseldiği için, odak noktamızda iç siyaset, partiler ve adaylar arası çekişmeler ön planda yer alıyor.
Eş zamanlı olarak seçim sonuçlarını doğrudan etkileme potansiyeli nedeniyle ekonomi ile alakalı spekülasyonlar son günlerde kendisini belli etmeye başladı.
Fısıltı gazetesi, seçimlerden sonra yeni bir kur atağı olacağını, doların yeniden başını alıp gideceğini , yani yeni bir dolorizasyon dalgasıyla karşı karşıya kalacağımızı söylenti olarak yayıyor.
Acaba öyle olur mu?
Mayıs seçimlerinde böyle bir durumla karşılaştığımız için, ‘acaba’ sorusu bu defa daha belirgin bir şekilde kendisini gösteriyor.
Hemen ifade edeyim:
Ekonomi yönetiminden çevrelere, “Acaba böyle bir şey olur mu” diye sorduğumuzda bu anlamda bir tedirginlik olmadığı izlenimini edindim.
Mesela şöyle bir haber iletildi:
Türkiye, deprem yaralarını sarmak için Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı 8,55 milyar dolarlık sukuk anlaşmasını askıya almış:
Gerekçe:
Serbest piyasada daha ucuz maliyetli kredilerin bulunabiliyor olması.
DOLARIN ARTIŞINI TETİKLEYECEK BİR BASKI ORTAMI YOK
Bu ne demek oluyor?
Şu demek oluyor?
Demek ki, Türkiye ekonomisi döviz ihtiyacını seçenekli ve daha ucuza maliyetlerle karşılayabilecek durumda.
Yani, doların üzerinde yukarı doğru tetikleyecek bir baskı ortamı bulunmuyor.
Şöyle bir durum da var:
Mayıs seçimlerinden bu yana geçen sürede yine alır başını gider diye düşünerek kazançlarını dövizde tutanlar, gelinen nokta itibarıyla zararda.
Şöyle ki:
Haziran ayından bu yana döviz kurlarındaki artış %15 ve altında seyrederken, 7 aylık enflasyon %44 bandında ortaya çıktı.
Bu ne demek oluyor?
Dövizde kalanlar kaybetti demek oluyor.
MEHMET ŞİMŞEK’İN ‘DOLARİZASYON BELASI’ AÇIKLAMASINI HATIRLIYOR MUYUZ?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, göreve geldiği ilk haftalarda yaptığı bir açıklamada kullanmıştı bu ifadeyi.
“Dolarizasyon belası” ifadesini.
Bu ifade, ekonomi yönetiminin kur ataklarına karşı dikkatli bir tutumla hareket edeceğinin en açık göstergesiydi.
Çünkü enflasyonu tetikleyen ana unsurlardan bir tanesi kur atakları oldu yakın geçmişte.
Dolarizasyon, enflasyonu doğrudan tetikledi.
E şimdi enflasyonu aşağı çekmek ekonomi yönetiminin bir numaralı hedefi olduğuna göre, seçimden önce ya da sonra yeni ‘dolar ataklarına’ karşı tedbirli olunacağı da ortada değil mi?
Artı şöyle bir durum da var.
Ekonomi yönetimindeki çevrelerden teyiden aldığım bilgiye göre, Merkez Bankası’nın KKM’den dönüşleri karşılama haricinde ‘dövizi tutma hedefi taşıyan’ herhangi bir adım atılmıyor.
Bu da demek oluyor ki, doları bu bakımdan da yukarı doğru fırlatacak bir baskı ortamı söz konusu değil.
İHRACATÇILARIN KURDA ARTIŞ TALEBİ, TOPLUM MENFAATİNE DEĞİL
Ocak ayında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe’nin bir açıklaması, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tepkisin çekmişti.
Neydi o açıklama?
Gültepe’nin ihracatta rekabetin sağlanması ve maliyet artışlarıyla başa çıkılması için yıl sonunda dolar kurunun en az %45 artması gerektiği yönündeki sözleri.
Şimşek, bu açıklamaya cevap verirken, ikna edici argümanlar kullanarak şunları dile getirdi.
"İhracatın ana belirleyicisi yurt dışı talep olup kurun önemli bir etkisi yoktur. 2003-13 döneminde nominal sepet kur yıllık ortalama yüzde 3,3; reel ihracatımız yüzde 7,1 artmıştır. 2018-23 döneminde ise kur yüzde 36,4 artarken, ihracatımız sadece yüzde 5 artmıştır. Dünya ticaretinden daha çok pay almak ve kazanımlarımızı kalıcı hale getirmek ancak verimlilik artışı, inovasyon, yüksek katma değer ve markalaşma ile mümkündür. İhracatçımızı çok güçlü bir şekilde destekliyoruz, desteklemeye de devam edeceğiz."
Bu sözler ihracatçılara dönük hem bir cevap, hem de bir çağrı niteliğindeydi aslında.
İşin kolaycılığına kaçarak hareket etmeyin, kalitenizi artırın, nitelikli iş yapın, biz sizi zaten destekliyoruz mealinde bir çağrı.
Mehmet Şimşek’in bu açıklamalarının topluma dönük en önemli anlamı ise, bu açıklamalarıyla kendisinin ‘dolarizasyon’ karşısındaki net pozisyonunu belirgin hale getirmiş olmasıydı.
Yani, Şimşek, enflasyonu düşürmeye odaklandığı için, yeni kur ataklarına müsamaha gösterilmeyeceği, ‘yüksek kur’ çağrılarına kulak verilmeyeceği mesajını vermiş oluyordu o açıklamasıyla.
Son olarak…
Kur artışının enflasyonu tetiklediği gerçeğini, kendi çıkarları için göz ardı eden TİM yetkililerine Yusuf Has Hacip’in asırlar öncesinden gelen sesiyle seslenelim:
“Kendi menfaatini düşünme, milletinin menfaatini düşün. Milletinin menfaati içinde senin de menfatin olur.