Ya da şöyle soralım:
Kemal Kılıçdaroğlu son çıkışıyla ne yapmak istemektedir?
Cumhuriyet Halk Partisini 22 Mayıs 2010’den 4 Kasım 2023’e kadar 13,5 sene yöneten bir önceki genel başkanın sahneden kolayca ya da hepten çekileceğini kimse beklemiyordu ama yeşil sahalara bu kadar hızlı döneceği de pek öngörülen bir şey değildi.
31 Mart seçim sonuçlarından sonrası için bunu ifade ediyorum tabi.
CHP’nin zaferiyle sonuçlanan seçimlerin ardından, Kılıçdaroğlu’nun, Kasım 2023’te devrettiği yönetimin otoritesine söz edebilecek bir durumunun olmadığı düşünülüyordu zira.
Ha bir, 1 Nisan mevzilenmesi vardı öncesinde ama o, CHP’nin seçimleri kaybetmesi üzerine kurulu bir hazırlık ve senaryo idi.
KILIÇDAROĞLU NET BİR ŞEKİLDE GERİ DÖNÜŞ SİNYALİ VERDİ
Önceki akşam KRT televizyonunda yaptığı açıklamalar, Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğine yeniden soyunduğunu net bir şekilde gösterdi.
Neler söyledi ona bir bakalım öncelikle:
“Eğer yeniden kurultayda genel başkan diye aday gösterirlerse o zaman diyeceğiz en cesurlar bir adım öne çıksın diyeceğiz. Elinde hançer olanlar arkamda dursunlar hançerlerini soğutmasınlar.”
Bu alıntıda Kılıçdaroğlu’nun içinde ‘hançer’ geçen son ifadesinin İBB Başkanı İmamoğlu ile alakalı olduğu anlaşılıyor.
Kendisi İmamoğlu ile alakalı şöyle şeyler de söyledi aynı programda:
“Sağduyulu olarak parti içinde oturup tartışmak varken niçin seçimden sonra birden bire değişim tartışmaları patlıyor? Ben hançerlendim diye boşuna demiyorum. Partide en büyük değişimi yapan benim. Toplumun her kesimiyle bağlantı kurduk. Sivas’ın ötesine geçtik.”
Kılıçdaroğlu’nun çıkışlarıyla gündeme gelen bu yeni durum, 4 Kasım ile 31 Mart öncesi ortaya belirgin bir şekilde çıkan, CHP içindeki 3 başlılığın yeniden nüksetmesi anlamına da geliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu arasında yaşanan güç savaşı anlamında buradaki kastım.
KILIÇDAROĞLU’NUN SAĞ KOLU OLAN BİR İSİMLE KONUŞTUM. BAKINIZ NELER SÖYLÜYOR
Dün, bu yazıya başlamadan önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun yıllar yanı başında bulunmuş A takımından bir isimle konuştum, kendisine Kemal beyin niyetinin ve yol haritasına dair sorular yönelttim.
“Bu seçim sonuçları böyle olmasaydı daha farklı olurdu.” Diyen söz konusu isim, bu cümlesi ile, 31 Mart’ta durum daha farklı olsaydı, çok daha önceden ve çok daha açıktan Kılıçdaroğlu’nun yeni bir mücadele başlatacağını ima etmiş oluyor.
Bu nedenle bu çıkışların gerekçesi seçim sonuçlarına değil, parti içindeki sıkıntılar ve politikalara bağlanıyor.
Kılıçdaroğlu’nun yakın kurmaylarından olan isim, “Seçim sonuçlarına rağmen partide bir sıkıntı var” dedikten sonra şunları ekliyor:
“Kurultay sonuçları da partide herkesin içine sinmedi.
Rahatsızlık oluşturan sonuçlar oldu. Sonraki politikalar da partililer tarafından içine sindirilebilir olmadı. Sol bir parti olacağız derken tam tersi olması. Mesajların tersine işler yapılması. Yönün net olmaması. Soru işaretleri doğuruyor, rahatsızlık yaratıyor.”
KILIÇDAROĞLU’NUN ASIL HESABI İŞ İŞTEN GEÇMEDEN, KADROLARI TASFİYE OLMADAN İPLERİ GERİ ALABİLMEK
Tabi Kılıçdaroğlu’nun asıl gerekçesi daha başka.
13,5 yıl boyunca baştan aşağı yenileyip, kendi dünyasından insanların rengine boyadığı partide iş işten geçmeden dizginleri yeniden alabilme gibi bir hesap yapıyor Kılıçdaroğlu.
Meclis’teki milletvekillerini 2023 seçimlerine gidilirken Kılıçdaroğlu kendisi belirledi.
Her ne kadar ‘saf değiştirenler’ olsa da, parti grubu içinde hala kendisine sadakatini koruyan ciddi bir kesim var.
Ki, 31 Mart öncesi yapılan Meclis İdare Amirliği seçimlerinde Özgür Özel’in otoritesine eze eze kendi adayını kazandırmayı başardı.
Teşkilatlardaki kadrolar da henüz elinin altından kayıp gitmiş durumda değil Kemal Beyin.
Ama gecikirse o kadrolar peyderpey değişecek.
Yani acele etmesi gerekiyor.
31 Mart zaferi normalde kendisine böyle bir çıkış yapma anlamında haklı bir gerekçe sunmuyor.
Ama gecikirse de dediğim gibi kadroları tasfiye olacak.
Nitekim konuştuğum A takımındaki isim de sorunca bunun böyle olduğu anlamına gelen ifadeler kullandı.
Daha doğrusu o tasfiyelerin olmaya başladığı anlamında cümleler:
“Sen Kemal beyi destekliyorsun diye ayrımcılık yapılıyor delegeye. Partililer dışarı itiliyor. Görev verilmiyor, dışlanıyor, istifaya zorlanıyorlar. İlçe teşkilatlarında, belediyelerde falan oluyor bunlar.”
Sonuç olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu son açıklamaları üzerinden kendisinin CHP’de ipleri yeniden ele geçirmek gibi bir ajanda ile hareket ettiği/edeceği fikri alenileşmiş oldu.
Hedef, Eylül’de yapılacak olan tüzük kurultayını seçimli kurultaya dönüştürmek ve orada 4 Kasım’ın rövanşını almak.
4 Kasım’da Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel arasında net bir işbirliği söz konusu olmuştu.
Aynısı Eylül’de de olur mu?
Doğrusu Kasım’dan bu yana ikilinin ilişkileri anlamında da köprünün altından epey sular akıp gitti.
Yani orada da Kılıçdaroğlu’na avantaj sağlayabilecek ufaktan bir ‘soğukluk’ durumu söz konusu.
Kılıçdaroğlu cephesindeki bu hareketlenme şunu da gösteriyor.
Seçim zaferi bile, CHP’de parti için güç savaşlarının önüne geçemiyor.
Baksanıza 31 Mart’ın üzerinden henüz 2 ay bile geçmiş değil.