Ferman Karaçam
Köşe Yazarı
Ferman Karaçam
 

Aleviler özelinde Türkiye'nin eski yüzü - 11 .

5 TEMMUZ 1993 Erzincan Başbağlar Olayları Sivas’taki Madımak Otelinde 02 Temmuzda meydana gelen olayların hemen ardından, yani sadece üç gün sonra, Erzincan’a 220 km mesafedeki Başbağlar Köyünde cumhuriyet tarihinin en büyük toplu katliamlarından biri yaşandı. 5 Temmuz 1993 günü akşam namazını cemaat halinde köy camisinde kılan 33 canımızın hepsi PKK’nın hunharca katliamı sonucu şehadet şerbetini içtiler. Aslında Başbağlar katliamından söz etmek, Başbağlar’ı yazmak benim için oldukça acıtıcı, kanatıcı ve zor zira ben, o elim olaylarda yaklaşık on yıl İslam, Kadın ve Aile ile, İlim Sanat ve Gülçocuk dergilerinde beraber çalıştığım çok genç bir mesai arkadaşımı kaybettim. Ali Taşdelen tanıdığım en sessiz, en mahzun, en dürüst ve terbiyeli insanlardan birisiydi. İstanbul'dan yıllık izninin bir kısmını geçirmek üzere memleketi olan Erzincanın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne gitmişti. Ali Kardeşimiz gencecik yaşında ardında, yetimleriyle birlikte kendisi gibi genç bir hanım bırakarak aramızdan ayrıldı. Dergilerde birlikte çalışıyorduk. Ben yayında, yönetimdeydim. Ali, abone servisimizde çalışıyordu. Ak yüzlü, orta boylu, sessiz, çalışkan, dünya tatlısı bir delikanlıydı. Onu hiç unutamadım. Sanki Ali’nin ölüm sebebi benmişim gibi, bugüne kadar ne eşinin ne de çocuklarının yüzüne hiç bakamadım yılladan beri. Küresel Emperyalistler Bizim Kanımızla Besleniyorlar Yüzyıllardır her iki taraftan da Aliler hunharca katlediliyor ve bütün hesaplar, iktidarlar, saltanatlar bu kin üzerine yapılırken, biz Sünni ve Aleviler olarak bir türlü yok edemedik bu kini. Ve ne yazık ki bizim kinimizi büyütenler bizden daha becerikliler. Daha akıllı, planlı ve daha şeytani davrandıkları için çok başarılı oldular. Madımak otelinde 35 kişinin ölümünden sadece üç gün sonra hem köy ataşe verildi hem de camide kurşuna dizildiler, böylece, 35 cana karşı 33 can alınmış oldu. Ve güya 35 can sahibinin acısı böylece dinmiş oldu. Oysa o 35 can gibi, öbür 33 can da masumdu ve hepsi bizimdi, Anadolu’nun bağrında yetişen insanlarımızdı. Katiller dört gün içinde 68 can alıp onlarca ocağı söndürdüler ve Alevilerle Sünniler arasındaki kanlı duvarları biraz daha yükselttiler. Yükselen duvarların hangi yanında kalırsak kalalım hiç birimizdeki “Ali acısı” tüm oyun kurucu emperyalist katillere inat, birbirimizi onlardan daha “akıllıca” kucaklamadıktan sonra asla bitmeyecek, bitirilmeyecektir. Çünkü, küresel emperyalizmin çarkının dönmesini sağlayan, bizim evlatlarımızın kanlarıdır. Eğer kanı akıtılan bizler bir gün bunu anlayacak olursak, onların da çarkı duracak. Ve ne yazık ki; her iki olayın ardından bugün hala onlarca suçsuz, günahsız dul ve yetim aramızda dolaşıyor, bir türlü kabuk tutmayan yaralarının üzerini kapatmaya çalışarak. Sivas'ta katledilenlerin çoğunluğunun Alevi olmasından dolayı Başbağlar'daki katliamın Sünnilere karşı bir intikam cinayeti olduğunu hepimiz biliyoruz. Dahası bu olayın PKK'nın içindeki Alevi bir kanat tarafından yapıldığını da biliyoruz. İşin bu tarafı Abdullah Öcalan'ın "olaydan benim haberim yok, eylemi Dr. Baran'ın gerçekleştirdiğini sonradan öğrendim" demesiyle de netlik kazanmıştı. Kemaliye İlçesine bağlı bu şirin köyümüzde akşam namazı vakti işlenen bu cinayetin yaraları da diğerleri gibi hala taze, hala canlı ve hala dipdiri duruyor yüreklerimizde. Bu katliam da diğer toplu yapılan katliamlar gibi; insan soyunun ne kadar vahşi, zalim ve acımasız olabileceğine en canlı örnek olarak gösterilerek çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakacağımız utanç dolu, unutulmaz bir cinayettir. (Devam Edecek) Ferman Karaçam  
Ekleme Tarihi: 15 Nisan 2024 - Pazartesi
Ferman Karaçam

Aleviler özelinde Türkiye'nin eski yüzü - 11 .

5 TEMMUZ 1993 Erzincan Başbağlar Olayları

Sivas’taki Madımak Otelinde 02 Temmuzda meydana gelen olayların hemen ardından, yani sadece üç gün sonra, Erzincan’a 220 km mesafedeki Başbağlar Köyünde cumhuriyet tarihinin en büyük toplu katliamlarından biri yaşandı.

5 Temmuz 1993 günü akşam namazını cemaat halinde köy camisinde kılan 33 canımızın hepsi PKK’nın hunharca katliamı sonucu şehadet şerbetini içtiler.

Aslında Başbağlar katliamından söz etmek, Başbağlar’ı yazmak benim için oldukça acıtıcı, kanatıcı ve zor zira ben, o elim olaylarda yaklaşık on yıl İslam, Kadın ve Aile ile, İlim Sanat ve Gülçocuk dergilerinde beraber çalıştığım çok genç bir mesai arkadaşımı kaybettim.

Ali Taşdelen tanıdığım en sessiz, en mahzun, en dürüst ve terbiyeli insanlardan birisiydi.

İstanbul'dan yıllık izninin bir kısmını geçirmek üzere memleketi olan Erzincanın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne gitmişti.

Ali Kardeşimiz gencecik yaşında ardında, yetimleriyle birlikte kendisi gibi genç bir hanım bırakarak aramızdan ayrıldı.

Dergilerde birlikte çalışıyorduk.

Ben yayında, yönetimdeydim.

Ali, abone servisimizde çalışıyordu.

Ak yüzlü, orta boylu, sessiz, çalışkan, dünya tatlısı bir delikanlıydı.

Onu hiç unutamadım.

Sanki Ali’nin ölüm sebebi benmişim gibi, bugüne kadar ne eşinin ne de çocuklarının yüzüne hiç bakamadım yılladan beri.

Küresel Emperyalistler Bizim Kanımızla Besleniyorlar

Yüzyıllardır her iki taraftan da Aliler hunharca katlediliyor ve bütün hesaplar, iktidarlar, saltanatlar bu kin üzerine yapılırken, biz Sünni ve Aleviler olarak bir türlü yok edemedik bu kini.

Ve ne yazık ki bizim kinimizi büyütenler bizden daha becerikliler.

Daha akıllı, planlı ve daha şeytani davrandıkları için çok başarılı oldular.

Madımak otelinde 35 kişinin ölümünden sadece üç gün sonra hem köy ataşe verildi hem de camide kurşuna dizildiler, böylece, 35 cana karşı 33 can alınmış oldu.

Ve güya 35 can sahibinin acısı böylece dinmiş oldu.

Oysa o 35 can gibi, öbür 33 can da masumdu ve hepsi bizimdi, Anadolu’nun bağrında yetişen insanlarımızdı.

Katiller dört gün içinde 68 can alıp onlarca ocağı söndürdüler ve Alevilerle Sünniler arasındaki kanlı duvarları biraz daha yükselttiler.

Yükselen duvarların hangi yanında kalırsak kalalım hiç birimizdeki “Ali acısı” tüm oyun kurucu emperyalist katillere inat, birbirimizi onlardan daha “akıllıca” kucaklamadıktan sonra asla bitmeyecek, bitirilmeyecektir.

Çünkü, küresel emperyalizmin çarkının dönmesini sağlayan, bizim evlatlarımızın kanlarıdır.

Eğer kanı akıtılan bizler bir gün bunu anlayacak olursak, onların da çarkı duracak.

Ve ne yazık ki; her iki olayın ardından bugün hala onlarca suçsuz, günahsız dul ve yetim aramızda dolaşıyor, bir türlü kabuk tutmayan yaralarının üzerini kapatmaya çalışarak.

Sivas'ta katledilenlerin çoğunluğunun Alevi olmasından dolayı Başbağlar'daki katliamın Sünnilere karşı bir intikam cinayeti olduğunu hepimiz biliyoruz.

Dahası bu olayın PKK'nın içindeki Alevi bir kanat tarafından yapıldığını da biliyoruz.

İşin bu tarafı Abdullah Öcalan'ın "olaydan benim haberim yok, eylemi Dr. Baran'ın gerçekleştirdiğini sonradan öğrendim" demesiyle de netlik kazanmıştı.

Kemaliye İlçesine bağlı bu şirin köyümüzde akşam namazı vakti işlenen bu cinayetin yaraları da diğerleri gibi hala taze, hala canlı ve hala dipdiri duruyor yüreklerimizde.

Bu katliam da diğer toplu yapılan katliamlar gibi;

insan soyunun ne kadar vahşi, zalim ve acımasız olabileceğine en canlı örnek olarak gösterilerek çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakacağımız utanç dolu, unutulmaz bir cinayettir.

(Devam Edecek)

Ferman Karaçam

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenidevirhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.