Suriye’de Esad rejimi muhaliflerinin 13 gün içinde, Halep’ten girip Şam’dan çıkarak 61 yıllık Baas rejimini çökertmeleri, Türkiye’de kimilerinin öne sürdüğü gibi PKK/YPG’ye alan açmadı.
Aksine, bu örgütün alanının daraldığını gösteren gelişmeler karşımıza çıktı.
Fırat’ın Batı kesiminde Tel Rıfat’tan sonra Mümbiç 24 saatlik bir operasyon sonrası YPG’den kurtarıldı.
Dün de, Mümbiç dahil bölgedeki yerleşim birimlerinin elektriğinin sağlandığı stratejik öneme sahip Tişrin Barajı’nın bulunduğu muhit, çarpışmalar sonucu Türkiye destekli Milli Suriye Ordusu’nun kontrolüne geçti.
Suriye’nin Güneydoğusu’nda da YPG kritik kayıplar yaşadı. Deyrizor Şehri Yeni Suriye Ordusu’nun (Muhaliflerin askeri gücünün yeni ismi bu M.A.) eline geçti.
Biraz daha yukarıda bulunan Rakka şehrinde de YPG’nin huzurunu bozan, uykusun kaçıran halk hareketlenmeleri yaşanıyor.
Rakka’da Birleşik İdari Konseyi kuruldu, siyasi ve devrimci güçlerin bir ittifakı olarak kurulan bu yapı yaptığı açıklamada, "Rakka'yı Kandil çetelerinden kurtarma” amacıyla hareket ettiklerini duyurdular.
Bütün bu gelişmeler, YPG’nin Suriye’deki 11 yıllık genişlemesinin ‘organik’ bir genişleme olmadığına işaret ediyor.
PENTAGON VE CENTCOM YPG İÇİN TELAŞLANDI
PKK/YPG’nin esasen işgal niteliği taşıyan genişlemesi bölgede yaşayan halklar tarafından benimsenmiş olsaydı, böyle şeyler olur muydu?
Olmazdı tabi.
Esasen Esad rejiminin devrilmesi YPG’de sevinçle değil, buruklukla ve telaşla karşılandı.
Geçtiğimiz günlerde telefon yoluyla BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Salih Müslim, "HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız" diyerek Şam’daki yeni yönetime zeytin dalı uzattı.
Ancak geride kalan günler içerisinde o ‘Bir adım” henüz gelmiş değil.
Aksine, Güneydoğu Suriye’den gelen haberler, PKK/YPG ideolojisinden hiç de hazzetmeyen yeni Şam yönetiminin Suriye’nin geleceğinde bu yapıya mesafeli olacağının sinyallerini de vermiş oldu.
8 Aralık’tan sonraki bu gelişmeler yaklaşık olarak 5 hafta sonra yeni yönetimin işbaşına geçeceği ABD’de telaşla karşılandı.
Suriye’deki olağanüstü gelişmeler yaşanırken açıklamalar yapıp “Bizi ilgilendirimiyor orada olanlar, biz karışmıyoruz” mesajları veren yeni Başkan Trump’ın aksine Pentagon ve Centcom YPG’nin ana omurgasını temsil eden SDG’ye sahip çıkan mesajlar verdi.
ABD Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanları Türk mevkidaşlarıyla bu arada telefon görüşmeleri yaptı.
Bu görüşmelerin içeriğini az çok tahmin edebiliyoruz:
Türkiye’nin ve Türkiye destekli Milli Suriye Ordusu’nun YPG’ye karşı yürüttüğü operasyonları durdurmak.
5 hafta sonra görevi sona erecek olan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Ankara’ya yaptığı ziyaretin en önemli gündemi de de Suriye idi.
ANKARA’NIN SURİYE VE YPG MESAJLARI…
Blinken görev süresi boyunca kendisine mesafeli davranan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da kabul edildi.
Bu görüşmeye dair Cumhurbaşkanlığından bir açıklama yapıldı ve o açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de faaliyet gösteren ve Türkiye için tehdit kaynağı olan, PKK/PYD/YPG ile DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere tüm terörist yapılanmalara karşı Türkiye’nin öncelikle kendi milli güvenliği için önleyici tedbirler alacağını, DEAŞ ile göğüs göğüse mücadele etmiş tek NATO ülkesi olarak, PKK ve uzantılarının sahadaki durumu fırsata çevirme gayretini engelleyeceğini, DEAŞ ile mücadelede zafiyet oluşmasına da asla müsaade etmeyeceğini söyledi.”
Açıklamaya satır arası okumaları üzerinde baktığınız zaman, bu görüşmede ABD Dışişleri Bakanı’na YPG’ye karşı müdahalelerin devam edeceği, DEAŞ’la esas mücadele edenin Türkiye olduğu hatırlatmasının yapıldığı, YPG/SDG varlığı için hep bahane olarak gündeme getirilen DEAŞ’ın yeniden hortlaması konusunda Ankara’nın kabiliyetlerinin bunu engellemeye yeterli olduğu, DEAŞ’lı mahkumların kaldığı cezaevinin kontrolü dahil, gerekli bütün tedbirlerin pekala Türkiye tarafından alınabileceği gibi mesajların yeniden verilmiş olduğu anlaşılıyor.
Bunun dışında edindiğimiz bilgilere göre Suriye’nin geleceği konusunda Blinken’e verilen mesajların şu türden bir özetini çıkarabiliriz:
-Suriye’de düzenli bir geçiş sürecine ihtiyaç var. Ülkenin daha fazla istikrarsızlığa ve parçalanmaya sürüklenmesini önlemek gerekiyor.
-Huzurun ve barışın hakim olduğu, farklı etnik grupların yan yana sulh içinde yaşadığı ve komşuları için istikrarsızlık üretmeyen bir Suriye tesis edilmesini arzu ediyoruz.
-PKK/YPG ve DEAŞ’ın mevcut ortamdan istifade etmelerinin önlenmesi ve YPG’nin DEAŞ’la mücadele adı altında terör faaliyetlerinde bulunmasının önlenmesi gerekiyor.
Son bir hatırlatma:
Hakan Fidan’ın yaptığı açıklamalardan birinde de bu minvalde şöyle bir mesaj vardı:
“Suriye’de yeni bir dönem başlamıştır. Artık ileriye odaklanmak gerekmektedir. Bundan sonraki süreçte farklı etnik ve dini grupların kapsayıcı bir yönetim anlayışı ve barış içerisinde yaşadığı bir Suriye arzu ediyoruz”