A.Ihsan Karahasanoglu
Köşe Yazarı
A.Ihsan Karahasanoglu
 

Ülkemin ne çok düşmanı varmış!

Ülkemin ne çok düşmanı varmış, say say bitmiyor. Kumandasını Amerika ile İsrail’in elinde tuttuğu PKK’lı teröristler gelip, Türkiye’nin gözbebeği TUSAŞ’ta kanlı bir saldırı düzenliyorlar.. “Ellerin kırılsın PKK. Ellerin kırılsın HDP. Bunları sen ilçe başkanı mı yapmıştın” demesi gerekenler.. 5 insanımızın öldüğü saldırıda, PKK’nın, HDP’nin suçunu haykırmadan.. “Belirsizlik ve soru çok” manşeti atıyorlar.. Ne imiş? Yanıt bekleyen sorular” var imiş. Haydi sor Cumhuriyet, sor bakalım, ne soracaksan.. “Soru 1: “Teröristler oraya nasıl yaklaştırıldı?” Cevabım net: Cumhuriyet gibi emperyalizmin uşağı konumunda yayın yapan gazeteye, basın özgürlüğü adı altında izin verildiği için. O gazete de, PKK’lı teröristlere zaman zaman gerilla diye hitap edip, zaman zaman da “Çok çevreci insanlar.. Dağın tepesinde, yerlere atılmış sigara izmaritlerini bile topluyorlar” diye güzelleme yaptığı için.. Daha bir düzine sebep sayarım. İşte bu yayınlarla, bu güzellemelerle, bu meşrulaştırmalarla teröristler oraya yaklaştırıldı! Soruları devam ediyor, Cumhuriyet’in: “Soru 2: Saldırıya ait görüntüler sosyal medyada bu kadar hızlı nasıl yayıldı?” Cevabım çok net, çok açık. Ahmakların da anlayacağı kadar yalın: Sosyal medya düzenlemeleri geldiğinde itiraz eden Cumhuriyet ve şürekasının sağladığı istismara açık özgürlük sayesinde ve bir eli ile saldırı yapanları organize eden, bir eli ile bunun görüntülerini hiçbir engel ile karşılaşmaksızın yayacak gücü elinde tutan küresel şirketler sayesinde, o görüntüler hızlı şekilde yayıldı. Sosyal medya şirketlerinin avukatlığını yapan Sözcü, Cumhuriyet, Birgün ve diğerlerinin, şimdi “Bu görüntüler bu kadar hızlı nasıl yayıldı” demeye ne hakları olabilir ki? Kaldı ki.. Devlet interneti kısmen yavaşlatmak istediğinde, bu medya grupları devletten “sansür” başlığı ile, internet hızının yavaşlatılmasını eleştirdi.. O zaman soru şu: Birileri ikili oynuyor da.. Bu kadar çok topu, yere düşürmeden havaya atan Cumhuriyet ve benzerleri kaç bacaklı oynuyor, bu cambazlığı nasıl başarabiliyor? Hem sosyal medyanın avukatlığını yapıp, hem de o sosyal medyadaki operasyonlara nasıl şaşırıp hayretlerini ifade ediyor? Cumhuriyet’in 3. sorusu da şu: “Bu tip stratejik yerler daha iyi neden korunmuyor?” Ben bunlara, vicdansız dersem, “yaptığınız ahlaksızlık” dersem, yanlış mı söylemiş olurum.. “Cumhurbaşkanı’na koruma ordusu” diyenler.. “Şu stratejik öneme sahip tesis için şu kadar koruma masrafı bütçeye konuldu” diyenler.. Bir yandan teröristlere “gerilla” güzellemesi yapıp, adeta “*saldır Jo” diyen.. Sonra dönüp devlete, “Bu kadar korumaya ne gerek var” diyenler.. Onlarca önlenen saldırı arasında, bir tane saldırı en başından önlenmesi gerekirken, bunun başarılamayıp, ama saldırı da tam hedefine ulaşamadan bastırıldığında.. “Niye dahi iyi korumuyoruz” diyorlarsa.. Bunlara “vicdansız” da derim.. “Yaptığınız ahlaksızlık” da derim.. “Ülkemin ne çok düşmanı varmış” derken.. Tek bir olaydan yola çıkmıyorum. Sözcü, Birgün, Cumhuriyet ve Karar gazetelerinde aynı haber.. Başlıkları: “İlaçlara avro zammı.”  Yorumları da şöyle: “Uzmanlar: Fiyatların belirlenmesinde kullanılan yeni kur artışı sorunları çözmez” Ne istiyor bu arkadaşlar? Gariban insanların, tedavide kullanacakları ilaca daha ucuz ulaşmaları mı? Hayır.. Daha pahalıya ilaç almalarını istiyorlar.. Niye? İşverenler daha çok para kazansın diye..  İlaç fabrikatörleri, paraya para demesinler diye. Sözcü gazetesi Tüm Eczacılar İşverenleri Sendikası Başkanı Nurten Saydan’ı konuşturmuş: “Kur seviyesinin güncel kurun altında olmasından kaynaklı olarak piyasada bulunamayan ilaç sorununun devam edeceğini düşünüyoruz.” Sen söze “sorun devam edecek” diye başlarsan. Sen, eczacı işveren sendikası olarak, “kur düşük kaldı” dersen.. Devletin, ilaç fabrikatörleri ile kıran kırana yaptığı pazarlıkta, “Kuru yüksek tutun. Fazla pazarlık yapmayın. İlaç fabrikatörleri ne istiyorsa, bu milletin vergilerinden bol bol harcayıp, onları zengin edin” dersen.. Bu ülkeye ihanet etmiş olmaz mısın? Ha, senin de cebine, fiyat yükseldiği için alacağın komisyon oranı aynı olsa da, biraz fazla para girer ama.. Esas pastayı, küresel ilaç fabrikatörleri alır götürür.. Bu mesajı, gariban halkı düşünüyormuşlar gibi yayınlayan Sözcü gazetesi de, o zaman “Bütçe delik” diye başlık atar. Nasıl ikircikli hareket ediyorlar, görüyor musunuz.. Sözcü’nün genel yayın yönetmeninin oğlu da, bu haberin üstünde, utanmadan “İlaç verdi mi doktor, işin zor” diye başlık atıp, yalanlarla dolu köşe yazısı yayınlıyor. Türkiye’de hemen herkes, sosyal güvenlik desteğine sahip.. Bu kapsamda kimse, ilaca para vermiyor.. Ama bu utanmaz adam, “Ekonomiyi ‘nas’ ile yönetmeye çalışan dünya liderimize sorsan oku, üfle hatta işi garantiye almak için bir de muska yazdır der mi acaba?” Din ile, nasıl alay etmeye kalkıyor utanmaz adam, görüyor musunuz.. Uşağı oldukları ilaç fabrikatörleri ile kıran kırana pazarlık yapıp, ilaçları zaten SGK karşıladığı için, vatandaşın cebinden direkt çıkmıyor olsa da, uzun vadede SGK sistemini zarara sokmamak için kıran kırana pazarlık yaparak, 37 TL’lik kur değeri varken, elin Alman’ı, Amerikan’ı bile, 21 TL’lik kur üzerinden ilaç satmayı kabul ediyor. Ama uşakları, şöyle diyorlar: “Neticede firmalar bazı ilaçları üretmiyor veya ithal etmiyor. Kızıyorsunuz ama bu şirketler neticede Hilal-i Ahmer değiller... Para kazanmak için kurulmuş işletmeler...” Yaaa. Duydunuz mu? Milletin parasını çarçur etmeyen hükümete, “İsraf içinde yüzüyorlar” suçlaması yapanlar.. “Çok miktarda alım yapma” gücünü kullanan devlete “Onlar Hilal-i Ahmer değiller. Ver parayı yüksek yüksek, gitsin..” diyorlar..  Babanı İngiltere’ye tedaviye yollayana kadar, sen ver Murat.. Sen ver de, Hilal-i Ahmer olmadığını söylediğin ilaç fabrikatörleri yeterince kazanamıyor ise, aradaki farkı kapatsınlar.  Yeni Akit  
Ekleme Tarihi: 27 Ekim 2024 - Pazar
A.Ihsan Karahasanoglu

Ülkemin ne çok düşmanı varmış!

Ülkemin ne çok düşmanı varmış, say say bitmiyor.

Kumandasını Amerika ile İsrail’in elinde tuttuğu PKK’lı teröristler gelip, Türkiye’nin gözbebeği TUSAŞ’ta kanlı bir saldırı düzenliyorlar..

“Ellerin kırılsın PKK. Ellerin kırılsın HDP. Bunları sen ilçe başkanı mı yapmıştın” demesi gerekenler..

5 insanımızın öldüğü saldırıda, PKK’nın, HDP’nin suçunu haykırmadan..

“Belirsizlik ve soru çok” manşeti atıyorlar..

Ne imiş?

Yanıt bekleyen sorular” var imiş.

Haydi sor Cumhuriyet, sor bakalım, ne soracaksan..

“Soru 1: “Teröristler oraya nasıl yaklaştırıldı?”

Cevabım net: Cumhuriyet gibi emperyalizmin uşağı konumunda yayın yapan gazeteye, basın özgürlüğü adı altında izin verildiği için. O gazete de, PKK’lı teröristlere zaman zaman gerilla diye hitap edip, zaman zaman da “Çok çevreci insanlar.. Dağın tepesinde, yerlere atılmış sigara izmaritlerini bile topluyorlar” diye güzelleme yaptığı için..

Daha bir düzine sebep sayarım.

İşte bu yayınlarla, bu güzellemelerle, bu meşrulaştırmalarla teröristler oraya yaklaştırıldı!

Soruları devam ediyor, Cumhuriyet’in:

“Soru 2: Saldırıya ait görüntüler sosyal medyada bu kadar hızlı nasıl yayıldı?”

Cevabım çok net, çok açık. Ahmakların da anlayacağı kadar yalın:

Sosyal medya düzenlemeleri geldiğinde itiraz eden Cumhuriyet ve şürekasının sağladığı istismara açık özgürlük sayesinde ve bir eli ile saldırı yapanları organize eden, bir eli ile bunun görüntülerini hiçbir engel ile karşılaşmaksızın yayacak gücü elinde tutan küresel şirketler sayesinde, o görüntüler hızlı şekilde yayıldı.

Sosyal medya şirketlerinin avukatlığını yapan Sözcü, Cumhuriyet, Birgün ve diğerlerinin, şimdi “Bu görüntüler bu kadar hızlı nasıl yayıldı” demeye ne hakları olabilir ki?

Kaldı ki.. Devlet interneti kısmen yavaşlatmak istediğinde, bu medya grupları devletten “sansür” başlığı ile, internet hızının yavaşlatılmasını eleştirdi..

O zaman soru şu:

Birileri ikili oynuyor da.. Bu kadar çok topu, yere düşürmeden havaya atan Cumhuriyet ve benzerleri kaç bacaklı oynuyor, bu cambazlığı nasıl başarabiliyor? Hem sosyal medyanın avukatlığını yapıp, hem de o sosyal medyadaki operasyonlara nasıl şaşırıp hayretlerini ifade ediyor?

Cumhuriyet’in 3. sorusu da şu: “Bu tip stratejik yerler daha iyi neden korunmuyor?”

Ben bunlara, vicdansız dersem, “yaptığınız ahlaksızlık” dersem, yanlış mı söylemiş olurum..

“Cumhurbaşkanı’na koruma ordusu” diyenler..

“Şu stratejik öneme sahip tesis için şu kadar koruma masrafı bütçeye konuldu” diyenler..

Bir yandan teröristlere “gerilla” güzellemesi yapıp, adeta “*saldır Jo” diyen..

Sonra dönüp devlete, “Bu kadar korumaya ne gerek var” diyenler..

Onlarca önlenen saldırı arasında, bir tane saldırı en başından önlenmesi gerekirken, bunun başarılamayıp, ama saldırı da tam hedefine ulaşamadan bastırıldığında..

“Niye dahi iyi korumuyoruz” diyorlarsa..

Bunlara “vicdansız” da derim.. “Yaptığınız ahlaksızlık” da derim..

“Ülkemin ne çok düşmanı varmış” derken..

Tek bir olaydan yola çıkmıyorum.

Sözcü, Birgün, Cumhuriyet ve Karar gazetelerinde aynı haber..

Başlıkları: “İlaçlara avro zammı.” 

Yorumları da şöyle: “Uzmanlar: Fiyatların belirlenmesinde kullanılan yeni kur artışı sorunları çözmez”

Ne istiyor bu arkadaşlar?

Gariban insanların, tedavide kullanacakları ilaca daha ucuz ulaşmaları mı? Hayır..

Daha pahalıya ilaç almalarını istiyorlar.. Niye?

İşverenler daha çok para kazansın diye.. 

İlaç fabrikatörleri, paraya para demesinler diye.

Sözcü gazetesi Tüm Eczacılar İşverenleri Sendikası Başkanı Nurten Saydan’ı konuşturmuş: “Kur seviyesinin güncel kurun altında olmasından kaynaklı olarak piyasada bulunamayan ilaç sorununun devam edeceğini düşünüyoruz.”

Sen söze “sorun devam edecek” diye başlarsan.

Sen, eczacı işveren sendikası olarak, “kur düşük kaldı” dersen..

Devletin, ilaç fabrikatörleri ile kıran kırana yaptığı pazarlıkta, “Kuru yüksek tutun. Fazla pazarlık yapmayın. İlaç fabrikatörleri ne istiyorsa, bu milletin vergilerinden bol bol harcayıp, onları zengin edin” dersen..

Bu ülkeye ihanet etmiş olmaz mısın?

Ha, senin de cebine, fiyat yükseldiği için alacağın komisyon oranı aynı olsa da, biraz fazla para girer ama..

Esas pastayı, küresel ilaç fabrikatörleri alır götürür..

Bu mesajı, gariban halkı düşünüyormuşlar gibi yayınlayan Sözcü gazetesi de, o zaman “Bütçe delik” diye başlık atar.

Nasıl ikircikli hareket ediyorlar, görüyor musunuz.. Sözcü’nün genel yayın yönetmeninin oğlu da, bu haberin üstünde, utanmadan “İlaç verdi mi doktor, işin zor” diye başlık atıp, yalanlarla dolu köşe yazısı yayınlıyor.

Türkiye’de hemen herkes, sosyal güvenlik desteğine sahip..

Bu kapsamda kimse, ilaca para vermiyor..

Ama bu utanmaz adam, “Ekonomiyi ‘nas’ ile yönetmeye çalışan dünya liderimize sorsan oku, üfle hatta işi garantiye almak için bir de muska yazdır der mi acaba?” Din ile, nasıl alay etmeye kalkıyor utanmaz adam, görüyor musunuz..

Uşağı oldukları ilaç fabrikatörleri ile kıran kırana pazarlık yapıp, ilaçları zaten SGK karşıladığı için, vatandaşın cebinden direkt çıkmıyor olsa da, uzun vadede SGK sistemini zarara sokmamak için kıran kırana pazarlık yaparak, 37 TL’lik kur değeri varken, elin Alman’ı, Amerikan’ı bile, 21 TL’lik kur üzerinden ilaç satmayı kabul ediyor.

Ama uşakları, şöyle diyorlar:

“Neticede firmalar bazı ilaçları üretmiyor veya ithal etmiyor. Kızıyorsunuz ama bu şirketler neticede Hilal-i Ahmer değiller... Para kazanmak için kurulmuş işletmeler...”

Yaaa. Duydunuz mu?

Milletin parasını çarçur etmeyen hükümete, “İsraf içinde yüzüyorlar” suçlaması yapanlar..

“Çok miktarda alım yapma” gücünü kullanan devlete “Onlar Hilal-i Ahmer değiller. Ver parayı yüksek yüksek, gitsin..” diyorlar.. 

Babanı İngiltere’ye tedaviye yollayana kadar, sen ver Murat..

Sen ver de, Hilal-i Ahmer olmadığını söylediğin ilaç fabrikatörleri yeterince kazanamıyor ise, aradaki farkı kapatsınlar. 

Yeni Akit

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenidevirhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.