A.Ihsan Karahasanoglu
Köşe Yazarı
A.Ihsan Karahasanoglu
 

Kimlerle dost idiyse, onlar övsün!

11 yıldır Büyük Şeytan ABD’den iadesini beklediğimiz, Fetullah Gülen öldü.. Oysa büyük hukuk devleti(!), adaletin timsal örneği(!) Amerika, 2013 sonundan bu yana, Fetullah Gülen’in, Adalet Bakanlığımız tarafından gönderilen ve iade istemli dosyasını ince eleyip, sık dokuyarak nihai kararı vereceğini tekrar tekrar açıklamıştı.. Onlar 11 yılda karar veremediler ama.. , Bizdeki saf muhafazakarlar, Amerika’yı demokrasinin, hukukun beşiği olarak görmeye devam ededursunlar, o zalim ABD 11 yıl boyunca ne olumlu, ne olumsuz cevap vermeden, sadece Türkiye ile değil, tüm dünya ile, hukuk ile, adalet ile alay etmesini sürdürdü. Ecel, çattı, iadeye gerek kalmadı..  Yargılanmak için iade edilseydi, yargılanırken veya mahkum olduktan sonra ölseydi.. Türkiye’de gömülürdü.. Şimdi Anadolu’ya gömülme şansı da kalmamış oldu. Fetullah Gülen için arkasından iki çift olumlu cümle kurar mıyım.. Asla.. Olumlu bir cümle kurmam için, Müslümanlar lehine onun hayatta iken olumlu bir cümlesini göstermeniz gerekir.. Olumlu bir cümlesini gösterin ki, ben de kendisi için olumlu bir çift söz söyleyeyim. O, kimin lehine konuşmuş ise, olumlu cümleleri de onlardan beklesinler.. Hainliğini gördüğü halde, Fetullah Gülen’in izinden giden kim var ise.. İsrail’in eşiğinde beklesinler. Amerika’nın kapısında soluklansınlar. Kemalistlerden beklenti içine girsinler.. Bülent Ecevit’e haşrolmayı düşlesinler.. Bu saydıklarımın lehine Gülen’in yaptığı konuşmaların karşılığını almayı umut etsinler.. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, İsrail’e, çok önemli bir zarar verme ihtimali olmasa da, birkaç tane füze attığında, Fetullah Gülen şu açıklamayı yapmıştı: “İsrailli çocuklara üzülüyorum. İsrail’de bomba tehdidi altındaki Yahudi çocukları için yüreğimin yağları eriyor, onların başında patlayan bombalar sanki içimde patlıyor.” Gülen ve ekibi, Filistinli çocuklar yerine, üzüldüğü İsrailli çocuklardan beklesin şimdi, olumlu sözleri.. Dindarlık adına toplumda ne var ise, yasaklanmak istendiği 28 Şubat döneminde, “başörtü laikliğe aykırıdır’ söylemi ile üniversitelerde örtü yasaklandığında, “Başörtü furuattır” diyerek, laikçilerin eline “Başörtü İslam’da yoktur” söylemini geliştirmeleri için koz verdi.. “Başörtü önemsizdir” anlamındaki sözünü unutmamız mümkün değil.. Hatta kendisine bağlı olanlara, “başınızı açın, okumanıza devam edin” dedi.. Başındaki örtüsünden taviz vermek istemeyen kızlarımızın direncini kırdı.. Şimdi buyursun, laikçilerden olumlu şahitlik istesin. Yasakçılardan destek istesin.. Çünkü onların önünü açtı. Onlar lehine konuşmuş oldu. Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan hocamız Başbakan olduğunda, Milliyet gazetesinden laikçi Yalçın Doğan’ın, Kanal D televizyonundan Tuncay Özkan’ın karşısına geçip, darbecileri sevindirecek şekilde, Refah Partisi ve DYP’yi kastederek, “Beceremediniz bırakın” dedi, Refahyol hükümetinin istifa etmesi gerektiğini söyledi..  Sol partileri, laikçi siyasetçileri sevindirdi.. Şimdi Yalçın Doğan, Tuncay Özkan övsün Fetullah Gülen’i.. Biz değil.. 28 Şubat darbecisi generallerin hükümete yönelik baskıları, İmam Hatip liselerinin orta kısımlarını kapatmaları, Kur’an kurslarını kapatmaları sorulduğunda, yasakçıları sevindirecek şu cümleyi kurmuştu: “Bu generaller, içtihad yapmışlardır.. Hata yapsalar bile bir sevap kazanırlar.. İsabet kaydederlerse üç sevap alırlar.” Erbakan hocaya “beceremedin, bırak” diyen Fetullah Gülen.. Darbeci generallere, “beceremiyorsunuz, bırakın gidin” diyememiş, onları İslam dinine samimi şekilde inanmış alimlerin, içtihadlarında isabet kaydederlerse üç, istemeksizin hatalı bir içtihadda bulunmuş olurlarsa yine de bir sevap kazanacakları ilkesinden hareketle hata etseler bile yine sevap kazanacaklarını müjdelemişti. Darbecileri sevindirmişti, şimdi de darbecilerden olumlu cümleleri beklesinler.. CIA ile oturup kalkmanın sonucu olarak mı dersiniz. Yoksa zaten içten pazarlıklıydı mı dersiniz bilemem.. Cebrail Aleyhisselam’ın, yani hata yapmadığına, yapmayacağına iman ettiğimiz bir meleğin, parti kurması halinde dahi, onun partisine de oy vermeyeceğini söyleyerek, laikçilere şirinlik yapmak istedi.. İslam’ın iman esaslarını aşındırmaya kalktı.. Şimdi, o yıllarda sevindirmeye çalıştığı o laikçilerden olumlu cümleler beklesin.. Dini söylemlerinde samimi olsaydı, CIA ile iş kotarmamış olsaydı, 28 Şubat sürecinde Çevik Bir’e yaptığı teklifi “28 Şubat döneminde Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’e Hizmet okullarının gerekirse devredilebileceğini söyledim” diye itiraf ettiği gibi.. Dersaneler AK Parti tarafından kapatılmak istendiğinde de, ölümüne bir savaş için bunu bir sebep gerekçesi yapmaz, “Buyrun, dersanelerin anahtarı seçilmiş hükümetindir” derdi.. Demedi, diyemedi.. Çünkü, CIA emri ile hareket ediyordu. Darbeciye yaptığı teklifi, alnı secde gören seçilmiş insana yapamadı.. Yapmadı.. İslam’da şefaat, prensip olarak yoktur.. Allah’ın izni müstesna.. O tartışmanın ayrıntısına girmeden söyleyelim.. CIA kuklacılığı yapan birisinin, şefaat hakkı olabilir mi ki, Fetullah Gülen de bu hakkı(?!), ihtimalen de olsa kendisinde görmeye kalkmıştır, ayrı tartışma konusu.. Ama hem kendisini önemli bir konuma yükseltmek hem de birlikte yol yürüdüğü başörtü yasakçılarını taltif etmek için “şefaat” kavramı üzerinden oluşturduğu algıda, Necmeddin Erbakan için, Turgut Özal için, Adnan Menderes için sarfetmediği bir cümleyi, bakın kim için kullanılması gerektiğini söylemiş: “Ecevit okullarımıza sahip çıktı. Önüne bizim hakkımızda bir dosya getirildiğinde elinin tersi ile itti. Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, ilk önce Ecevit için kullanırım.” Şimdi git, sen mi ona (haşa) şefaatçi olursun, o mu sana (haşa) şefaatçi olur. Birlikte oturup konuşun.. 2010 yılında, Mavi Marmara gemisi İsrail’e insani yardım götürmek için yola çıkmış, ancak uluslararası sularda katil sürüsü İsrail askerleri gemiyi basıp 11 insanımızı şehid etmişti. Yaralanan bir sivil daha, sonradan vefat etmişti.. 12 kişinin katili İsrail askerlerini suçlayacağına, Fetullah Gülen şunları söylemişti: “İsrail’in onayı olmadan hareket etmek, otoriteye başkaldırıdır.” İsrail’i otorite kabul edenler.. İsrail’den izin alınmadan, Gazze’ye insani yardım götürülmemesi gerektiğini, götürülürse bunun otoriteye başkaldırı olduğunu söyleyenler.. Buyursunlar, o soykırımcılara yaptıkları övgülerin karşılığında, şimdi kendilerine övgünün de onlardan gelmesini beklesinler. 17 Aralık emniyet darbesi sonrasında, gizli dinlemeleri, sahte isimlerle kayıt almaları, sesleri montajlayarak siyasilere iftira atanları savunarak, “Eğer hakikaten bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar.. kimse onlar tanımıyorum, binde birini bile tanımıyorum..” demiş, ardından da 30 Mart 2014 mahalli seçimlerinde CHP’li adayları destekleme kararı vermişti. Şimdi, buyursun CHP’liler kendisini övsün.. Lehine bir şey söylenmesi gerekiyorsa, onu CHP’liler söylesin.. “Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin” dediği insanlar, bu ülkede cumhurbaşkanı oldu. Bir defa da değil, üç defa halkın seçmesi ile cumhurbaşkanı oldu.. Kaçacak dediği Erdoğan seçim üstüne seçim kazandı.. “Kaçacak” diyerek, televiyonlarında kulağına üfleyip, sonra da canlı yayında o iftirayı tekrarlattırdıkları Kemal Kılıçdaroğlu siyaseti bırakmak zorunda kaldı.. Erdoğan (Allah uzun ömür ve sağlık versin, çalışma azmi versin) yoluna devam ediyor.. Buyursunlar, Kılıçdaroğlu’ndan övgü beklesinler. Bizden değil.. 15 Temmuz hain darbe girişimi için, “Bu bir tiyatro” dedi.. Darbeyi bastırmak için canını tehlikeye atanları, hatta canlarını verenleri, “Muvazaalı bir darbe girişimine karşı koyar gibi yapmak”la suçladı.. CHP’nin başındaki isim de, Fetullah Gülen’den kaparak, “Esas darbe 20 Temmuz’dur” söylemini tekrarladı..Buyursunlar, CHP yönetiminden kendilerine övgü beklesinler.. İyi söz beklesinler.. 28 Şubat darbecileri cezaevine konulduğunda, “Yaşlı başlı insanların cezaevine konulmasına üzülüyorum” demişti.. Buyursun 28 Şubatçı darbecilerden kendisine olumlu bir söz beklesin..  Müslümanlar lehine bir cümle kurmayanlar. Kimin değirmenine su taşımışlarsa, onlardan övgü beklesinler.. Yeni Akit
Ekleme Tarihi: 22 Ekim 2024 - Salı
A.Ihsan Karahasanoglu

Kimlerle dost idiyse, onlar övsün!

11 yıldır Büyük Şeytan ABD’den iadesini beklediğimiz, Fetullah Gülen öldü..

Oysa büyük hukuk devleti(!), adaletin timsal örneği(!) Amerika, 2013 sonundan bu yana, Fetullah Gülen’in, Adalet Bakanlığımız tarafından gönderilen ve iade istemli dosyasını ince eleyip, sık dokuyarak nihai kararı vereceğini tekrar tekrar açıklamıştı..

Onlar 11 yılda karar veremediler ama.. ,

Bizdeki saf muhafazakarlar, Amerika’yı demokrasinin, hukukun beşiği olarak görmeye devam ededursunlar, o zalim ABD 11 yıl boyunca ne olumlu, ne olumsuz cevap vermeden, sadece Türkiye ile değil, tüm dünya ile, hukuk ile, adalet ile alay etmesini sürdürdü.

Ecel, çattı, iadeye gerek kalmadı.. 

Yargılanmak için iade edilseydi, yargılanırken veya mahkum olduktan sonra ölseydi..

Türkiye’de gömülürdü..

Şimdi Anadolu’ya gömülme şansı da kalmamış oldu.

Fetullah Gülen için arkasından iki çift olumlu cümle kurar mıyım..

Asla..

Olumlu bir cümle kurmam için, Müslümanlar lehine onun hayatta iken olumlu bir cümlesini göstermeniz gerekir..

Olumlu bir cümlesini gösterin ki, ben de kendisi için olumlu bir çift söz söyleyeyim.

O, kimin lehine konuşmuş ise, olumlu cümleleri de onlardan beklesinler..

Hainliğini gördüğü halde, Fetullah Gülen’in izinden giden kim var ise..

İsrail’in eşiğinde beklesinler. Amerika’nın kapısında soluklansınlar. Kemalistlerden beklenti içine girsinler.. Bülent Ecevit’e haşrolmayı düşlesinler..

Bu saydıklarımın lehine Gülen’in yaptığı konuşmaların karşılığını almayı umut etsinler..

Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, İsrail’e, çok önemli bir zarar verme ihtimali olmasa da, birkaç tane füze attığında, Fetullah Gülen şu açıklamayı yapmıştı:

“İsrailli çocuklara üzülüyorum. İsrail’de bomba tehdidi altındaki Yahudi çocukları için yüreğimin yağları eriyor, onların başında patlayan bombalar sanki içimde patlıyor.”

Gülen ve ekibi, Filistinli çocuklar yerine, üzüldüğü İsrailli çocuklardan beklesin şimdi, olumlu sözleri..

Dindarlık adına toplumda ne var ise, yasaklanmak istendiği 28 Şubat döneminde, “başörtü laikliğe aykırıdır’ söylemi ile üniversitelerde örtü yasaklandığında, “Başörtü furuattır” diyerek, laikçilerin eline “Başörtü İslam’da yoktur” söylemini geliştirmeleri için koz verdi.. “Başörtü önemsizdir” anlamındaki sözünü unutmamız mümkün değil..

Hatta kendisine bağlı olanlara, “başınızı açın, okumanıza devam edin” dedi.. Başındaki örtüsünden taviz vermek istemeyen kızlarımızın direncini kırdı..

Şimdi buyursun, laikçilerden olumlu şahitlik istesin. Yasakçılardan destek istesin.. Çünkü onların önünü açtı. Onlar lehine konuşmuş oldu.

Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan hocamız Başbakan olduğunda, Milliyet gazetesinden laikçi Yalçın Doğan’ın, Kanal D televizyonundan Tuncay Özkan’ın karşısına geçip, darbecileri sevindirecek şekilde, Refah Partisi ve DYP’yi kastederek, “Beceremediniz bırakın” dedi, Refahyol hükümetinin istifa etmesi gerektiğini söyledi.. 

Sol partileri, laikçi siyasetçileri sevindirdi.. Şimdi Yalçın Doğan, Tuncay Özkan övsün Fetullah Gülen’i.. Biz değil..

28 Şubat darbecisi generallerin hükümete yönelik baskıları, İmam Hatip liselerinin orta kısımlarını kapatmaları, Kur’an kurslarını kapatmaları sorulduğunda, yasakçıları sevindirecek şu cümleyi kurmuştu:

“Bu generaller, içtihad yapmışlardır.. Hata yapsalar bile bir sevap kazanırlar.. İsabet kaydederlerse üç sevap alırlar.”

Erbakan hocaya “beceremedin, bırak” diyen Fetullah Gülen..

Darbeci generallere, “beceremiyorsunuz, bırakın gidin” diyememiş, onları İslam dinine samimi şekilde inanmış alimlerin, içtihadlarında isabet kaydederlerse üç, istemeksizin hatalı bir içtihadda bulunmuş olurlarsa yine de bir sevap kazanacakları ilkesinden hareketle hata etseler bile yine sevap kazanacaklarını müjdelemişti.

Darbecileri sevindirmişti, şimdi de darbecilerden olumlu cümleleri beklesinler..

CIA ile oturup kalkmanın sonucu olarak mı dersiniz. Yoksa zaten içten pazarlıklıydı mı dersiniz bilemem.. Cebrail Aleyhisselam’ın, yani hata yapmadığına, yapmayacağına iman ettiğimiz bir meleğin, parti kurması halinde dahi, onun partisine de oy vermeyeceğini söyleyerek, laikçilere şirinlik yapmak istedi.. İslam’ın iman esaslarını aşındırmaya kalktı.. Şimdi, o yıllarda sevindirmeye çalıştığı o laikçilerden olumlu cümleler beklesin..

Dini söylemlerinde samimi olsaydı, CIA ile iş kotarmamış olsaydı, 28 Şubat sürecinde Çevik Bir’e yaptığı teklifi “28 Şubat döneminde Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’e Hizmet okullarının gerekirse devredilebileceğini söyledim” diye itiraf ettiği gibi.. Dersaneler AK Parti tarafından kapatılmak istendiğinde de, ölümüne bir savaş için bunu bir sebep gerekçesi yapmaz, “Buyrun, dersanelerin anahtarı seçilmiş hükümetindir” derdi..

Demedi, diyemedi.. Çünkü, CIA emri ile hareket ediyordu. Darbeciye yaptığı teklifi, alnı secde gören seçilmiş insana yapamadı.. Yapmadı..

İslam’da şefaat, prensip olarak yoktur.. Allah’ın izni müstesna.. O tartışmanın ayrıntısına girmeden söyleyelim..

CIA kuklacılığı yapan birisinin, şefaat hakkı olabilir mi ki, Fetullah Gülen de bu hakkı(?!), ihtimalen de olsa kendisinde görmeye kalkmıştır, ayrı tartışma konusu..

Ama hem kendisini önemli bir konuma yükseltmek hem de birlikte yol yürüdüğü başörtü yasakçılarını taltif etmek için “şefaat” kavramı üzerinden oluşturduğu algıda, Necmeddin Erbakan için, Turgut Özal için, Adnan Menderes için sarfetmediği bir cümleyi, bakın kim için kullanılması gerektiğini söylemiş:

“Ecevit okullarımıza sahip çıktı. Önüne bizim hakkımızda bir dosya getirildiğinde elinin tersi ile itti. Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, ilk önce Ecevit için kullanırım.”

Şimdi git, sen mi ona (haşa) şefaatçi olursun, o mu sana (haşa) şefaatçi olur. Birlikte oturup konuşun..

2010 yılında, Mavi Marmara gemisi İsrail’e insani yardım götürmek için yola çıkmış, ancak uluslararası sularda katil sürüsü İsrail askerleri gemiyi basıp 11 insanımızı şehid etmişti. Yaralanan bir sivil daha, sonradan vefat etmişti.. 12 kişinin katili İsrail askerlerini suçlayacağına, Fetullah Gülen şunları söylemişti: “İsrail’in onayı olmadan hareket etmek, otoriteye başkaldırıdır.”

İsrail’i otorite kabul edenler..

İsrail’den izin alınmadan, Gazze’ye insani yardım götürülmemesi gerektiğini, götürülürse bunun otoriteye başkaldırı olduğunu söyleyenler..

Buyursunlar, o soykırımcılara yaptıkları övgülerin karşılığında, şimdi kendilerine övgünün de onlardan gelmesini beklesinler.

17 Aralık emniyet darbesi sonrasında, gizli dinlemeleri, sahte isimlerle kayıt almaları, sesleri montajlayarak siyasilere iftira atanları savunarak, “Eğer hakikaten bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar.. kimse onlar tanımıyorum, binde birini bile tanımıyorum..” demiş, ardından da 30 Mart 2014 mahalli seçimlerinde CHP’li adayları destekleme kararı vermişti.

Şimdi, buyursun CHP’liler kendisini övsün.. Lehine bir şey söylenmesi gerekiyorsa, onu CHP’liler söylesin..

“Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin” dediği insanlar, bu ülkede cumhurbaşkanı oldu. Bir defa da değil, üç defa halkın seçmesi ile cumhurbaşkanı oldu..

Kaçacak dediği Erdoğan seçim üstüne seçim kazandı..

“Kaçacak” diyerek, televiyonlarında kulağına üfleyip, sonra da canlı yayında o iftirayı tekrarlattırdıkları Kemal Kılıçdaroğlu siyaseti bırakmak zorunda kaldı..

Erdoğan (Allah uzun ömür ve sağlık versin, çalışma azmi versin) yoluna devam ediyor..

Buyursunlar, Kılıçdaroğlu’ndan övgü beklesinler. Bizden değil..

15 Temmuz hain darbe girişimi için, “Bu bir tiyatro” dedi.. Darbeyi bastırmak için canını tehlikeye atanları, hatta canlarını verenleri, “Muvazaalı bir darbe girişimine karşı koyar gibi yapmak”la suçladı..

CHP’nin başındaki isim de, Fetullah Gülen’den kaparak, “Esas darbe 20 Temmuz’dur” söylemini tekrarladı..Buyursunlar, CHP yönetiminden kendilerine övgü beklesinler..

İyi söz beklesinler..

28 Şubat darbecileri cezaevine konulduğunda, “Yaşlı başlı insanların cezaevine konulmasına üzülüyorum” demişti..

Buyursun 28 Şubatçı darbecilerden kendisine olumlu bir söz beklesin.. 

Müslümanlar lehine bir cümle kurmayanlar. Kimin değirmenine su taşımışlarsa, onlardan övgü beklesinler..

Yeni Akit

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenidevirhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.