Ferhat MURAT
Köşe Yazarı
Ferhat MURAT
 

Teşhis de tedavi de doğru

Bölgemizin ateş çemberi olmadığını iddia etmek, gerçeklere gözü kapamaktan başka bir şey değil… İsrail’in hedeflerini dünden bugüne değil, 100 yıl ve daha öncesinden planladığı basit bir araştırma yapıldığında görülebilir.  1948’de bayrağında ne yapmak istediğini resmeden, Haganah ve Irgun terör örgütlerinin birleşiminden oluşan terör devleti İsrail, Gazze’den sonra Lübnan’a saldırarak, saldırmayla da kalmayıp işgal ederek hedefine doğru ilerlemeye çalışıyor.  Lübnan’da başarılı olabilirse; rotasını Suriye’ye kırıp oradan da siyonizm ve küresel emperyalist yapının taşeronluğunu yapan PYD-YPG yani PKK ile bağlantı kurmaya çalışacak.  Nihai hedefi tahmin etmek de zor değil… Nihai hedef de Büyük İsrail Krallığı olarak adlandırdıkları devletin Türkiye sınırları içerisindeki bölümünü elde edebilmek… Bunları gerçekleştirecekler demiyorum.  Hedeflerinden bahsediyorum.  O hedeflerin karşısında en dik durabilen gücün de Türkiye olduğu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bayrağında yer alan “Türkiye var oldukça Fırat ve Nil arası İsrail’e yar olmayacak” mesajı ile 7 Mart 1984 tarihinde Kuzey Kıbrıs Cumhuriyet Meclisi tarafından onaylanarak verildi. Bugün de 40 yıl önceye göre dik durma konusunda ciddi bir değişiklik olmadığını rahatlıkla görebilmek mümkün… Bu küresel emperyalist ve siyonist yapının karşısında kimse durmasa bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti var oldukça durmaya devam edecektir.  Tabi bugünkü anlayışla yönetildiği takdirde… ‘İsrail Türkiye’yi hedef almaz’ diyen muhalefetin yaklaşımıyla bahsettiğim duruşu sergileyebilmek de pek mümkün olmayacak gibi görünüyor.  Hastalığın olmadığını iddia eden ya da teşhis edemeyen bir doktorun o hastalığa deva olamayacağı gibi… Teşhis demişken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Anadolu’nun savunması Gazze’den başlar” ifadesi ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Bölgenin güvenlik istikrarı için Kudüs Paktı’nın kurulması gerekir” açıklamalarını reçete gibi düşündüğümüzde teşhisi ne denli doğru yaptıkları ortaya çıkıyor. Ve bu teşhisin bugün değil Fırat Kalkanı Harekâtı öncesinde yapıldığını da harekata verilen isimden anlamış oluyoruz.  Teşhisin doğru konulduğunu gösteren bir diğer gösterge ise; hava savunma sistemi eksikliğini giderebilmek için 2019 yılı öncesindeki çabalardır… NATO üyesi Türkiye’nin, hava savunma sistemi elde etmemesi için büyük çaba sarf eden NATO’nun kurucusu küresel emperyalist yapının ‘patriotları’ neden satmadığını bugün çok daha iyi anlıyoruz öyle değil mi?  Her türlü baskıya rağmen dik durarak Rusya’dan S-400’lerin alınması ise büyük bir güvenlik açığının önüne geçilmesini tesis etti.  O günlerde “S-400’ler ne işe yarayacak”, “alsalar da çalıştıramazlar” gibi yorum yapan gazeteci ve siyasetçilerin kimin yanında durdukları bugün daha iyi anlaşılabilir. Teşhisi koyanların, habis ur İsrail’in durmaması durumunda diplomasi dışında başka tedavi yöntemleri olduğunu da tahmin etmek zor değil… Teşhis doğru, tedavi doğru sadece içerideki enfeksiyonlara dikkat etmek lazım. Bağışıklık düştüğünde enfeksiyonların zuhur etme imkânı artar… Bağışıklığı da kuvvetlendirmekte fayda var… Son söz: Habis ur muhakkak etkisiz hale gelecek… Ferhat Murat / Haber7  
Ekleme Tarihi: 05 Ekim 2024 - Cumartesi
Ferhat MURAT

Teşhis de tedavi de doğru

Bölgemizin ateş çemberi olmadığını iddia etmek, gerçeklere gözü kapamaktan başka bir şey değil…

İsrail’in hedeflerini dünden bugüne değil, 100 yıl ve daha öncesinden planladığı basit bir araştırma yapıldığında görülebilir. 

1948’de bayrağında ne yapmak istediğini resmeden, Haganah ve Irgun terör örgütlerinin birleşiminden oluşan terör devleti İsrail, Gazze’den sonra Lübnan’a saldırarak, saldırmayla da kalmayıp işgal ederek hedefine doğru ilerlemeye çalışıyor. 

Lübnan’da başarılı olabilirse; rotasını Suriye’ye kırıp oradan da siyonizm ve küresel emperyalist yapının taşeronluğunu yapan PYD-YPG yani PKK ile bağlantı kurmaya çalışacak. 

Nihai hedefi tahmin etmek de zor değil…

Nihai hedef de Büyük İsrail Krallığı olarak adlandırdıkları devletin Türkiye sınırları içerisindeki bölümünü elde edebilmek…

Bunları gerçekleştirecekler demiyorum. 

Hedeflerinden bahsediyorum. 

O hedeflerin karşısında en dik durabilen gücün de Türkiye olduğu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bayrağında yer alan “Türkiye var oldukça Fırat ve Nil arası İsrail’e yar olmayacak” mesajı ile 7 Mart 1984 tarihinde Kuzey Kıbrıs Cumhuriyet Meclisi tarafından onaylanarak verildi.

Bugün de 40 yıl önceye göre dik durma konusunda ciddi bir değişiklik olmadığını rahatlıkla görebilmek mümkün…

Bu küresel emperyalist ve siyonist yapının karşısında kimse durmasa bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti var oldukça durmaya devam edecektir. 

Tabi bugünkü anlayışla yönetildiği takdirde…

‘İsrail Türkiye’yi hedef almaz’ diyen muhalefetin yaklaşımıyla bahsettiğim duruşu sergileyebilmek de pek mümkün olmayacak gibi görünüyor. 

Hastalığın olmadığını iddia eden ya da teşhis edemeyen bir doktorun o hastalığa deva olamayacağı gibi…

Teşhis demişken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Anadolu’nun savunması Gazze’den başlar” ifadesi ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Bölgenin güvenlik istikrarı için Kudüs Paktı’nın kurulması gerekir” açıklamalarını reçete gibi düşündüğümüzde teşhisi ne denli doğru yaptıkları ortaya çıkıyor.

Ve bu teşhisin bugün değil Fırat Kalkanı Harekâtı öncesinde yapıldığını da harekata verilen isimden anlamış oluyoruz. 

Teşhisin doğru konulduğunu gösteren bir diğer gösterge ise; hava savunma sistemi eksikliğini giderebilmek için 2019 yılı öncesindeki çabalardır…

NATO üyesi Türkiye’nin, hava savunma sistemi elde etmemesi için büyük çaba sarf eden NATO’nun kurucusu küresel emperyalist yapının ‘patriotları’ neden satmadığını bugün çok daha iyi anlıyoruz öyle değil mi? 

Her türlü baskıya rağmen dik durarak Rusya’dan S-400’lerin alınması ise büyük bir güvenlik açığının önüne geçilmesini tesis etti. 

O günlerde “S-400’ler ne işe yarayacak”, “alsalar da çalıştıramazlar” gibi yorum yapan gazeteci ve siyasetçilerin kimin yanında durdukları bugün daha iyi anlaşılabilir.

Teşhisi koyanların, habis ur İsrail’in durmaması durumunda diplomasi dışında başka tedavi yöntemleri olduğunu da tahmin etmek zor değil…

Teşhis doğru, tedavi doğru sadece içerideki enfeksiyonlara dikkat etmek lazım.

Bağışıklık düştüğünde enfeksiyonların zuhur etme imkânı artar…

Bağışıklığı da kuvvetlendirmekte fayda var…

Son söz: Habis ur muhakkak etkisiz hale gelecek…

Ferhat Murat / Haber7

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenidevirhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.