Cumhuriyet Halk Partisi ile kurultay toplandı.
Aslında geçen sene bu aylarda toplanacaktı.
Neyse bir senelik gecikme Cumhuriyet Halk Partisi için sorun değildir.
Önemli olan kurultayı toplamak değil kurultayda ne konuşulacağıdır.
Dünkü kurultayda da ne konuşulduğuna bakalım.
En önemli madde olarak üç dönem kuralını söylüyorlar.
Bu önemli midir?
Bir partiyi menfaat şebekeleri ele geçirdiyse kısmen önemlidir.
Ama parti ehil ellerde yönetiliyorsa, üç dönemden sonra partiye bir canlılık katma ihtimali de olabilir.
Partinin tecrübesiz eller elinde, kan kaybetmesine de yol açabilir.
Ak Parti kısmen bunu denedi.
Ama sonunu getiremedi.
Şimdi CHP, 22 yıl sonra benzer bir tüzük değişikliğine gidiyor.
Bu değişikliği yaptığı için CHP halktan daha yoğun destek alabilir mi?
Ben hiç sanmıyorum.
CHP’nin kafayı değiştirmesi lazım.
Mustafa Kemal’e söz yok.
Bir söz söylediğimizde topluca linç yiyoruz.
Mustafa Kemal’i eleştiri dışında tutalım.
İsmet İnönü ile başlayalım.
“Paşam siyasete girdiniz ama, ağzınızdan Allah kelimesi hiç çıkmadı” diye sorulduğunda, “biraz önce ziyaret ettiğimiz ilden ayrılırken allahaısmarladık dedik ya” cevabını vermesi ile meşhur İsmet İnönü kafası terk edilmedikçe bu milletin CHP’ye yönelmesi mümkün değil.
Bir örnek daha yine İnönü’den.
“Paşam siz cuma namazına gitmiyor musunuz?”
İnönü’nün cevabı İslami literatüre ne kadar uzak olduğunu ispatlıyor:
“Ben cuma namazını evde kılıyorum.”
Aslında ikinci cevap, İsmet İnönü’nün birinci olaydaki cevabının da dini istismar etmeme noktasında bir hassasiyetten kaynaklanmadığını da gösteriyor.
Öyle ya dini kavramları istismar etmemek için örneğin biz Allah üzerine durduk yerde yemin etmeyi pek istemeyiz, doğru bulmayız.
Aynı şekilde İnönü de, eğer dini hassasiyetten dolayı istismar olmasın diye Allah kelimesini kullanmıyor idiyse.
Cuma namazını da evde kıldığını söylemesine de, yani yalana başvurmasına da gerek yoktu.
Kılıçdaroğlu’ndan devam edelim.
Bir gün “başörtü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açıp’, bir gün “başörtü yasağını biz kaldırttırdık” çelişkili açıklamaları yapılarak da CHP halktan destek alamaz.
Dönem üç dönem, isterseniz beş dönem deyin..
Cumhuriyet gazetesi hemen her gün, okulda namaz, çocuklara namaz kıldırıldı, okulda imam gibisinden başlıklar atarken, siz bu gazeteyi en üstünde tuttuğunuz müddetçe parti olarak halktan bir destek alamazsınız.
Gelelim Özgür Özel’e.
Üç dönem sonrasında artık genel başkanlar bu görevlerini bırakmalı değişikliğine gideceğine..
“Hamas terör örgütüdür” demeseydi, halk nezdindeki itibarı daha yüksek olurdu.
Üç döneme yönelik değişiklik yerine, Şehitkamil belediye başkanı, ilçedeki ayeti kerime içeren Haniye afişini indirdiğinde, “bu hareket bizim partimizi temsil etmiyor biz ayet-i kerime bulunan afişleri indirenler hakkında disiplin soruşturması açarız, gerekli müeyyideyi de uygularız” demiş olması gerekirdi.
Genel Başkan üç dönem değil bir dönem olsa ne yazar. Bir dönem değil her yıl genel başkanlarını değiştirseler ne yazar.. Hatta genel başkanlarını her ay degistirseler ne değişir ki..
Daha bir ay önce Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Deniz Yücel, tesettür ayetini saçmalama olarak nitelendirmedi mi?
Bu partinin sözcüsü, ayet-i kerime hakkında “saçmalama” dedikten sonra bu milletten daha ne oyu bekliyor ki?
Dört yıla yaklaşan bir sürede, Diyarbakır annelerinin, çocuklarını PKK’nın elinden kurtarmak için HDP Diyarbakır il binası önünde bekleme eylemine, bir CHP milletvekili bile bugüne kadar ziyarette bulunmamış iken. İki haftalık tutukluluk süresinde, millete “geri zekalılar” diyen Dilruba’yı genel başkan sıfatıyla cezaevinde ziyaret eden parti, halktan ne desteği bekleyebilir ki?
Sandık önüne konulduğunda, “bize geri zekalı diyenlerden git oy iste” denilirse,
CHP’nin bir dönemlik genel başkanı olsanız ne cevap verebilirsiniz, iki dönemlik genel başkanı olsanız ne cevap verebilirsiniz?
“Milletvekili dokunulmazlığı”na yıllardır karşı çıkan bir sosyal demokrat parti olarak, şimdi gezi isyanından dolayı mahkum edilmiş Can Atalay’ı cezaevinden çıkartmak için milletvekili dokunulmazlığına sığınıyorsanız, bu çelişkiyi halka nasıl anlatabilirsiniz ki?
Ak Parti’yi eleştirirken "rant-beton” sözcüklerini bol bol kullananlar.
Yıllardır yönettikleri Şişli Belediyesi’nde, Büyükçekmece’de, Beylikdüzü’nde Ataşehir’de dikilen gökdelenlerin izahını yapamıyorlarsa..
Bir de buna ilaveten balya balya eurolar, deste deste dolarlar para çantalarıyla taşınıyor ama kaynağı açıklanmıyorsa.
Özellikle de bu kaynağı belirsiz paraların merkezindeki isim partinin genel başkanlığına oynuyorsa.
Kusura bakmayın üç dönem olsa ne yazar, bir dönem olsa ne yazar..
“İnsan hakları” diyen..
Yetmez..
“Hayvan hakları” diyor gibi görünen..
Yetmez..
“Çevre bilinci”ni savunur gibi yapan..
Bir parti olarak..
Bu ülkede Suriyeli göçmenlerin iktidara geldiğinizde sınırın ötesine itileceğini söylediğinizi kim unutabilir.
İnsan hakları öyle mi? Hayvan hakları öyle mi? Çevre bilinci öyle mi?
Sonra da, “iktidara geldiğimiz gün Suriyelileri sınırın ötesine göndereceğiz”
Sizde insan hakları riyakarlık için söylem olabilir.
Sizde hayvan hakları gösteriş yapmak için bir ilke gibi dillendirilebilinir.
Sizde çevre hakları şov amaçlı bir malzeme gibi savunulabilir.
Ama bu millet, bu üç kavramı da içselleştirmiş, günlük siyasi tartışmaların üstüne çıkartmış, bunları hem inancının hem de örfünün bir gereği olarak günlük hayatına geçirmiştir.
CHP’nin bu üç kavramda da nasıl bir riyakârlığa imza attığını gören seçmen, parti genel başkanının üç dönem mi yoksa on dönem mi yönetimde olduğuna bakmaksızın notunu verir.
Dolayısıyla CHP’liler önce siyasetlerini çelişkilerden kurtarsınlar.
Siyasetlerini halkın inançlarına, örf ve adetlerine uygun noktaya taşısınlar.
Sonrasında üç dönem de olur beş dönem de olur.
Diyorlarsa ki, “üç dönem daha iyi olur”..
Ona da itiraz etmem.
Ama toplumun inançlarıyla savaş eden bir partinin, Tüzük Kurultayı’nı bile kavga etmeksizin bitiremeyen bir partinin..
Üç dönem kuralından çok önce, yapması gereken işler var.
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit Gazetesi