Bakan Göktaş: "16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz"

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Fiziksel ve zihinsel gelişimlerini de göz önünde bulundurarak 16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz" dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Dijital Dünyada Çocuk Çalıştayı" ve "Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı Rapor Sonuçları"nın Kamuoyu ile Paylaşılması programına katıldı. Programda raporun sonuçlarına dair verileri paylaşan Bakan Göktaş, 16 yaşından küçük çocukların sosyal medya kullanımlarına yönelik bir çalışma üzerinde olduklarını duyurdu.

"Çok üzerinde durduğumuz konu dijital bağımlılık"
Yapılan tüm çalışmalarda aileyi destekleyecek, çocukları koruyacak politikalar geliştirmeyi hedeflediklerini söyleyen Bakan Göktaş, "Artık, dijital bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu dünyanın getirdiklerini doğru tespit etmek geleceğimiz açısından büyük bir önem arz ediyor. Bu sayede, çocuklar başta olmak üzere tüm bireylerin psikolojik ve sosyal durumlarını destekleyerek aile yapımızı koruyacak güçlü adımlar atabileceğiz. Bunun yanı sıra teknolojinin sağladığı fırsatları en verimli şekilde değerlendirme imkânı bulacağız. Tabi, dijitalleşmenin beraberinde getirdiği riskler de var. Bu riskleri doğru anlayarak, dijital dünyada karşı karşıya kaldığımız tehlikeleri en aza indirmek için gerekli önlemleri almak istiyoruz. Ve en çok üzerinde durduğumuz konu dijital bağımlılık. Şunu çok iyi biliyoruz ki, dijital bağımlılığın bireyler ve aileler üzerindeki etkilerini anlamak, bu sorunla başa çıkmanı ilk adımıdır. Bu nedenle, çalıştaydan elde ettiğimiz bulgular, gelecekte oluşturacağımız politikalar ve toplumsal farkındalık çalışmaları için yol gösterici niteliktedir" ifadelerini kullandı.
Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı’nda elde edilen verileri paylaşan Bakan Göktaş, çalıştayı çocuklar, yetişkinler ve uzmanlar olmak üzere 3 ana grup ekseninde gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye’de ilk defa, hem 12-16 yaş arası çocukların hem de ebeveynlerinin yer aldığı bir çalışma gerçekleştirdiklerini söyleyen Göktaş, çocuklara dijital mecralarda ne kadar zaman geçirdiklerini sorduklarını ve çocukların çoğunluğunun 3 ila 5 saat arasında dijital araçlarla zaman geçirdiklerini ifade ettiklerini söyledi. En çok kullandıkları sosyal medya uygulamalarının sırasıyla Instagram, Youtube ve Tik Tok takip olduğunun tespit edildiğini belirten Göktaş, sosyal medya kullanım amaçlarının sorulması üzerine arkadaşlarla iletişim kurmak, eğitim amaçlı içeriklere ulaşmak ve eğlenceli videolar izlemek cevapları ile karşılaştıklarını söyledi. Oyun konusunda sorulan sorularda ne tür oyunlar oynadıklarını ve nedenlerini sorduklarını söyleyen Göktaş, aksiyon ve macera oyunlarının tercih edildiğini ve sebebinin ise eğlenceli olduğu için belirlendiğini açıkladı.

Dijital mecraların ve oyunların olumlu olumsuz yönleri neler?
Bakan Göktaş çocuklara oyunların, dijital mecraların olumlu ve olumsuz yönleri sorulduğunda şu cevapları aldıklarını söyledi:
"Bu oyunları oynadığım için reflekslerim gelişti, yabancı dilim gelişti. Daha hızlı kararlar alabiliyorum, sorumluluk alabiliyorum, daha stratejik ve hızlı düşünebiliyorum."
Çocukların bu uygulamalar ve oyunlar karşısında karşılaşılan olumsuz etkilerin de farkında olduklarını söyleyen Göktaş, karşılaşılan bazı olumsuzluklardan şunları sıraladı: "Zamanı yönetememek ve sorumluluklarını yerine getirememek. Görme ve duruş bozuklukları yaşadıklarını, obezite gibi sağlık sorunları. Ayrıca zihinsel bulanıklık. Sosyal ilişkilerinde zayıflama ve sosyal izolasyon."

Ebeveynler masası
Burada yapılan araştırmada yaş ortalamasının 41 olduğunu söyleyen Göktaş, "Çocuklar diyor ki, ben dijital araçları kullanınca, oyun oynayınca ailemle geçireceğim zaman azalmıyor. Ebeveynler ise tam tersini, çocukları ile zaman geçiremediğini, birlikte geçirdikleri zamanın azaldığını söylüyorlar. Bu durum, çocuklara farkındalık kazandırmamız gerektiğini bizlere söylüyor. Aileleriyle birlikte geçiremedikleri zamanı fark etmelerini sağlamamız gerekiyor. Bu bizim en önemli bulgularımızdan biri. Literatür, ebeveynlerin dijital göçebe, çocukların ise dijital yerliler olduğunu söylüyor. Ebeveynler tükeniyor, üre-tüketici olarak çocuklar hem üretiyor hem tüketiyor. Diğer yandan çocuklar dezenformasyonu anlamıyor. Yani doğru bilgi ile yanlış bilgiyi anlamakta zorlanıyorlar. Ebeveynler bu konuda zorlanmıyor. Onlar yanlış bilgiye karşı daha dirençli ve bilgililer. Ebeveynler paylaşılan içeriklerin, gösteriş amacıyla oluşturuldukları ve gerçekliği yansıtmayabileceklerini düşündüklerini söylüyorlar. Ve sosyal medyada yapılan bazı paylaşımları kendi hayatlarıyla kıyasladıklarında yer yer rahatsız olduklarını belirtiyorlar" ifadelerini kullandı.

"İzolasyonun etkileri azaldığında dijitalin olumsuz etkileri de azalmaktadır"
Son masa olarak uzmanlarla bir araya geldiklerini belirten Göktaş şöyle devam etti:
"Uzmanlara göre dijital bağımlılık bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak çok boyutlu çok kompleks bir mesele. Hemen her şeye bağımlılık dememiz gerekmez. Sosyal medyanın sorunlu kullanımı bu. Dijital dünyaya maruz kalma, dopamin düzeyini arttırarak bağlılık düzeyini giderek artırmaktadır. Sosyal medyanın bu sorunlu kullanımının ise gün sonunda sosyal izolasyonu ve yalnızlaşmayı beraberinde getirdiğini söylüyorlar. Burada şu parantezi açmak isterim, sosyal izolasyonun etkileri azaldığında dijitalin olumsuz etkileri de azalmaktadır. Bu anlamda aktif bir sosyal çevre ve aktif bir fiziksel yaşam bireylerin iyilik halinin artmasına ve sosyal ilişkilerinin güçlenmesine imkan sağlar. Bunun yanı sıra, sorunlu kullanım, aile içindeki iletişimi azaltıyor. Burada da uzmanlar, ebeveynlerin endişelerini doğruluyor. Aile bireyleri, her an yanlarındaki telefonlarla temas halinde olduklarında birbirlerine daha az temas ettiklerini belirtiyorlar. Hatta bir hocamız şöyle bir cümle kurmuştu; ’Tüm dünya telefonumuza sığıyor. Ama anne baba o telefona sığmıyor. Yanlarında olmasına rağmen kimse görmüyor.’ Sosyal kurallar esniyor ve herkes toplum kurallarını göz ardı etmeye başlıyor. Özellikle çocuklar için çok geçerli bu durum. En önemlisi, aile içi rollerinin unutulduğunu veya silikleştiğini düşünüyorlar. Ve ebeveynler, çocuklarıyla teknolojik cihazlar üzerinde hakimiyet tartışmaları yaşıyor ve otoritelerini göstermek için bu cihazları kapatıyor. Ancak bu yaklaşım, ebeveyn-çocuk iletişim problemlerine yol açıyor."

"16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz"
Tüm dünyada dijital risklere karşı önlemler alındığını söyleyen Bakan Göktaş, "Avustralya’da 16 yaş altı için dünyanın en kapsamlı sosyal medya yasağını getiren tasarı yasalaştı. Avrupa Birliği ülkeleri de, ekran bağımlılığı ve siber zorbalıkla mücadele amacıyla okullarda akıllı telefonlara kullanım yasağı getirdi. Bazı ülkeler, ahlaki ve ulusal güvenlik gerekçesiyle sosyal medya platformlarına kısıtlama getiriyor. Bugün artık ciddi bir soruna dönüşen dijital bağımlılık riskine karşı da çocuklarımızı korumak zorundayız. Göreve geldiğimiz günden beri, ülkemize özgü bir model geliştirmek için yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Yaptığımız çalışmalar neticesinde, dijital medya ve oyun platformlarına dair yasal bir düzenlemenin yapılmasının elzem olduğunu gördük. Fiziksel ve zihinsel gelişimlerini de göz önünde bulundurarak, 16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz" ifadelerini kullandı.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.